Türkiye 1980’li yıllardan bu yana yeraltı kaynaklarının özel sektöre, dahası yurtdışı kaynaklı özel sektöre açtığından bu yana, kırsal alanda vatandaşla maden şirketi arasındaki çatışma da bir türlü sona ermedi. 1978 yılında CHP lideri Bülent Ecevit’in Türk madenlerinin hepsini kamulaştırmasıyla sektöre çeki düzen verileceği umudu oluşmuştu. Ancak 2 yıl sonra askeri cunta Ecevit’in kamulaştırma kararını kaldırarak, şirketlere verilmesinin önünü açtı. Yeni dönem CHP’sinin Genel Başkanı Özgür Özel’in de iktidara geldiği zaman maden sahalarını yeniden kamulaştırma kararında olduğunu belirtelim. Çünkü son yıllarda kömür, altın kaynaklarının yerli/yabancı şirketlere peşkeş çekildiği yönüyle eleştiriliyor.

Madencilik alanında kötü anıları sıralamaya kalkarsak, Kaz Dağları, Cerattepe, İkizdere, Akbelen, İliç ilk akla gelenler. Daha geçtiğimiz temmuz ayında zeytinliklerin maden şirketlerine açılmasını getiren yasa teklifi görüşülürken, TBMM önüne gelen, zeytinlikten ekmeğini çıkaran köylüler yasanın çıkmaması için çabalamıştı. Ama AK Parti’nin kararlılığı karşısında köylülerin çabaları nafile kaldı.

AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, zeytin köylüsünün Meclis girişinde beklediği esnada düzenlediği basın toplantısında zeytinliklerin maden şirketlerine açılmasına ilişkin gazetecilerin sorularına “2003’te 87 milyon olan zeytin ağacı sayısı, bugün 210 milyon. Halkı yalanlarla kışkırtıyorlar. 50 bin ağaç özel yöntemlerle taşınacak. Bütün bunlara rağmen, bu ülkeye düşmanlık yapıyorlar” sözleriyle karşı atağa geçmişti.

Maden şirketlerinin çevreye verdikleri zararın tartışmaları sürerken, 15 Eylül 2025 tarihinde Türkiye Madenciler Derneği (TMD), Kanada’da çevre, iş güvenliği ve toplumsal sorumluluk alanlarında koyduğu kurallarla küresel ölçekte saygın madencilik yapılabileceğini kanıtlayan Kanada Madenciler Birliği (MAC) ile “Towards Sustainable Mining (TSM)-Sürdürülebilir Madenciliğe Doğru” Programının Türkiye’ye Uyarlanması konusunda bir protokol imzaladı.

Söz konusu protokol, bugün Avrupa’da Finlandiya ve Norveç gibi dünyada madenciliğin çok gelişmiş olduğu Kanada ve Avustralya gibi toplam 12 ülkede, 200’den fazla madencilik şirketi tarafından aktif olarak uygulanıyor. Böylece madencileri sayesindeki protokolle Türkiye de; 13’üncü ülke oldu.

TSM’nin imzalanmasıyla madencilik şirketleri “Yerel Halk ve Toplum İlişkileri. Güvenli, Sağlıklı ve Saygılı İşyerleri. Kriz Yönetimi ve İletişim Planlaması. Çocuk ve Zorla Çalıştırmanın Önlenmesi. Eşitlikçi, Çeşitli ve Kapsayıcı İşyerleri. Atık Yönetimi. Biyoçeşitliliğin Korunması. Su Yönetimi. İklim Değişikliği ile Mücadele” konularında eğitimler alacak ve uygulamaya koyacak.

Toplantının yapıldığı gün Sözcü Gazetesi’nde Kanadalı Alamos Gold‘un Kaz Dağlarının yanı sıra elindeki 3 maden bölgesinde 400 bin ağacı mahvettikten sonra, Kirazlı altın madenindeki ruhsatının iptal edilmesiyle 3 maden sahasını 470 milyon dolara Nurol Holding’e ait TÜMAD Madencilik A.Ş’ye devrederek Türkiye’den çıktığı haberleri yer aldı. Yabancı şirketlerin bu ülkenin doğasında yarattığı tahribatın sadece bir küçük örneğiydi Alamos Gold.

Biz de bu haberin yanı sıra TMD’nin uzun süredir istediği Kanadalı Madenciler Birliği’nin (MAC) sektöre katkı vereceği protokolü imzalamasını “madenciler erdi muradına, biz çıkalım kerevetine” diye düşünürken bu satırların yazarı olarak Kanada Madenciler Birliği Başkanı Pierre Gratton’a “Kanada’da üyeleriniz TSM protokollerine uyumlu davranırken, aynı üyelerin Kanada dışındaki ülkelerde yaptığı madencilik faaliyetlerinde de ülkenizdeki gibi hassasiyet gösterip göstermediklerini takip edebiliyor musunuz?” diye bir soru yönelttik.

MAC’ın başkanı Gratton, “Üyelerimiz gönüllük esaslı olarak çalışmaktalar. Bu nedenle de Kanada’daki operasyonlarla sınırlıdır. Diğer ülkelerdeki çalışmalarını izlemiyoruz ve onlarla ilgili karar vermiyoruz” dedi.

Bu arada TMD Başkanı Mehmet Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre TSM’in imzalanması ile Türkiye’de yaklaşık 15 üyeleri sisteme dahil olacak. Yılmaz, protokolün “önce insan ve çevre, sonra madencilik” anlayışını somutlaştıran temel bir adım olduğunu da sözlerine ekledi.

MAC Başkanı Pierre Gratton ise iş birliğinin önemine dikkati çekti. “Küresel ölçekte kritik minerallere olan talep hızla artıyor. Dünya daha fazla madenciliğe ihtiyaç duyuyor ancak bu madenciliğin sorumlu şekilde yapılması gerekiyor. Sorumlu madencilik uygulayan ülkeler, bu talep artışının en büyük kazananları olacak” sözleri dikkat çekiciydi. Kanada'nın halihazırda bazı zorluklarla karşı karşıya olduğuna işaret eden Gratton, “Bu nedenle diğer ülkelerle dostluklarımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Türkiye ile bu iş birliğini de bu çabanın bir parçası olarak görüyorum” diye konuştu.

“Madenciler erdi muradına”, bakalım biz önümüzdeki 5 yılda neleri görerek ülke olarak kerevetimize çıkacağız….