Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ önümüzdeki ay toplantılara başlayacak. Ortalıkta asgari ücretin artış oranına ilişkin oranlar havada uçuyor. Ben de ‘ya tutarsa diye’ bir oran uçurayım. Asgari ücretin 29 bin 584 TL olacağı yönünde hesap yapıyorum. Bu rakamın TÜRK-İŞ’in geçen yıl koyduğu tutar olduğunu da belirteyim. Niye diye sormayın? Belki iktidar, işçi kesiminin güçlü temsilcisi! TÜRK-İŞ’in gönlünü yapar diye…
Neyse… bugün asgari ücret artışı ‘ne kadar olur, olmaz’ diye yazmayı düşünmüyorum. Çünkü son yazımda asgari ücretin aslında dar ve sabit gelirliler için nasıl bir “karabasan” olduğunu anlatmıştım. Merak edenler bakabilir…
Asgari ücretin bizde belirlenmesindeki sendikacılık mantığı ile AB ülkelerindeki sendikacılık mantığı konusunda biraz bilgilendirme yapmak istiyorum.
Ekonomik gelişmişlik düzeyi asgari ücretin belirlenmesinde en temel faktör. Düşük asgari ücret ekonomik durumun ne durumda olduğuna ilişkin çok ciddi bir gösterge. Bunu da kimse inkâr edemiyor.
Bu kapsamda AB ülkelerinin ‘Batı’ kısmında asgari ücret ortalama 1500 Euro üzerinde iken, ‘Doğu’ kısmında 1000 Euro’nun altında kalıyor. Yani Lüksemburg, Hollanda, Almanya gibi güçlü ekonomilerin ve güçlü sendikacılığın olduğu ülkelerde yüksek asgari ücret ile ülkede yaşam koşulları gayet iyi şekilde sürdürülüyor.
Aynı zamanda AB ülkelerinde yaşam maliyetlerinin farklılığı da asgari ücreti etkiliyor. AB ülkelerinde ‘Satın Alma Gücü Paritesi’ne göre ücret belirlendiği için mesela sadece Lüksemburg’daki ücret ile en düşük AB ülkesi arasında ücret farkı 2.3 katı olabiliyor. Bu nedenle düşük ücret alan ülke insanı, alım gücünün düşük olduğu ülkelere yöneliyor. Tıpkı en düşük asgari ücret alan Bulgaristan vatandaşlarının alım gücü daha düşük olan Türkiye’yi tercih etmesi gibi…
AB ülkelerinde yaşanacak miktarda asgari ücretin alınması sağlayan çok önemli faktör sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık gücü. Oradaki sendikal örgütlenme bizdeki gibi “küsüp masadan kalkan” sendikalardan değil. Örgütlenmeden gelen güçlerini kullanmayı biliyorlar. Mesela Almanya’da DGB’nin başındaki Yasmin Fahimi, hükümetin vatandaşlık parasını kestiği için sert bir tepki gösterebiliyor. Yüksek asgari ücretin olduğu Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İtalya’da ücretleri sendikaların tutumu belirliyor.
AB ülkelerinde asgari ücreti etkileyen bir diğer faktör üretim gücü. Almanya’nın otomotiv endüstrisi, Hollanda’nın lojistik sektörü, İsviçre’nin finans sektörünün güçlülüğü genel ücret seviyelerini yukarı çekiyor.
AB ülkelerinde çalışanların asgari ücret ortalaması ile Türkiye karşılaştırıldığında ciddi bir fark görülüyor. Bizde genel ücret tutarının asgari ücret seviyelerinde oluşu çalışanların yüzde 45’ini kapsarken, AB ülkelerinde asgari ücretli çalışan oranı yüzde 5-15 aralığında. Çalışanların büyük bir kesimini kapsayan düşük ücret uygulamasının; ülkenin ekonomik yaşanmışlık seviyesinin aşağıya çekilmesiyle alakalı olduğunu anlatmaya gerek yok.
Türkiye’nin yüzde 45’ler seviyesine çıkarılmasının aslında “enflasyonu ücretler artırıyor, ücretler düşürüldükçe enflasyon düşer” hatalı tezinden kaynaklandığını yine vurgulamamız gerekiyor.