Yazarlık ayrı bir şey köşe yazarlığı ayrı.

Gazetecilik ayrı bir şey gazeteci olarak köşe yazmak ayrı.

Köşe yazarlığıyla ilgili çok şey söylenebilir.

Söylendi de…

***

İnsanların uzmanlık alanları vardır…

O alanlara ilişkin bir gelişme olduğunda, sorarsınız… Yorumlamasını, değerlendirmesini istersiniz… O geleşmenin normal olup olmadığını, sonucun nereye varacağını…

O da anlatır…

Çünkü o alandaki deneyimlere, birikimlere, günlük hangi olayların hangi etkileri yaptığına, dinamiklere bakmak, büyütecini sürekli üzerlerinde tutmaktır onun işi… Ömrünce…

Örneğin ekonomist…

Ekonomi kuramlarına, bu kuramların yaşamla ne kadar örtüşüp örtüşmediğine, geçmişte nelerin yaşandığına dair bilgilere sahiptir. Yeni bir gelişmeyi yorumlarken, bütün bu birikimlerin içinden bakar olaya…

Örneğin siyasal bilimci…

Siyasal olayların hepsini elbette mercek altına alma şansı olamaz da, dünyadaki önemli siyasal olayların, gelişmelerin, dönüşümlerin, savruluşların yakından gözlemcisidir. Geçmişini, tarihini biliyordur.

Bir psikolog…

Bir kişinin ilk bakışta basit gibi görünen bir davranışının ardında usa hayale gelmeyecek bağlantılardan söz eder… Öyle yorumlar yapar ki, şaşar kalırsınız…

Bir plastik sanatlar eleştirmeninin bir resme ilişkin söylediklerini okurken / dinlerken, 'Bu insan Türkçe konuşmuyor sanırım' diye düşündüğünüz anlar olabilir.

***

Bir insanın ömrünü verdiği, uzmanlaştğı alanda konuşması ayrı bir şey…

Köşe yazarları ise güncel olayların merak edildiği gazetelerde yazdıkları için, güncel olaylar üzerine yazarlar. Belli uzmanlaştığı alanlarda yazanlar bir yana, genel olarak hemen her konuda söz söylemek durumunda kalırlar…

Bunun içindir ki köşe yazarlığı zordur…

Aynı zamanda da kolaydır…

Her olayı, uzman olmayanlar da yorumlar çünkü…

Bırakın uzmanlığı, genel kültürü önemli bir birikime ulaşmamış kişiler bile…

Onların dilini bağlayacak mısınız?

Köşe yazarlığı da biraz buna benzer…

Köşe yazarı, hakkını vererek yapıyorsa bu işi 'herkes'tir gerçekte…

Kahvede tavlasını oynarken karşısındaki ekranda konuşan sunucunun söylediklerine de laf atan 'adam'dır o aynı zamanda.

Bakkala alışverişe gittiğinde alacağı ürünün fiyatının arttığını görünce, 'Daha dün şu kadara almıştım yavhu!' diyendir…

Bir alanda önemli birikime sahip olmakla birlikte, enerjisi, gücü, yeteneğine rağmen yeteneğini kullanamamaya itilmiş birini görünce, onun hak ettiği yerlerde ise 'dayısı olanlar' harman savuruyorsa, 'Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana' diyen Mahzuni Şerif'tir o…

***

Yemeklerin vazgeçilmezi olan kuru soğan, yoksulların en önemli yiyeceğidir.

O ünlü fıkramızdaki gibi, soğanın cücüğünü yeme zevki vardır onların…

Son zamanlarda ise yoksullar ulaşamaz oldu soğana…

Evet, en pahalı ürünlerden birisi oldu soğan…

Mahzuni Şerif'in türküsüne taşıdığı kuru soğana muhtaç olma deyimi eskidi sanki…

Birden…

Pazardaki kuru soğan fiyatlarını görünce, Mahzuni'nin türküsünü anımsamak için uzman olmak gerekmiyor…

Ekonomist olmak da…

Bu anlamda bakınca, herkes ekonomisttir biraz…

Herkes, köşe yazarı…

Köşe yazarı, herkes…

'Herkes' olabiliyorsa elbette…

Göbeğinden bağlanmamışsa bir yerlere…