Suriye'de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki cihatçıların başkent Şam'ın kontrolünü ele geçirmesi ve Devlet Başkanı Beşar Esad'ın görevi bırakarak ülkeden ayrılmasıyla Suriye’de yarım asrı aşan bir dönem sona erdi. Cihatçılar Halep’i ele geçirdiğinde Suriye Ordusu ile çatışacağı tahmin ediliyordu ama olmadı. Ne ordu bir direniş gösterdi ne de yıllardır Suriye’yi destekleyen Rusya ve İran’dan aktif bir destek geldi.

Suriye artık IŞİD türevi bir yapının elinde. Somut ve ürkütücü tek gerçek bu belki de…

Şam’ın da düşmesiyle birlikte anlaşıldı ki, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, yerinden yurdundan olduğu bir savaşın dış aktörleri aralarında anlaşmış.

Bu savaşın kaybedenleri belli.

En başta belki uzun yıllar boyunca istikrarsız bir hayatı yaşamak durumunda kalacak olan bölge halkı ve Beşar Esad geliyor… Etnik ve mezhepsel bölünme tehlikesi ile karşı karşıya bulunan Suriye, sanıldığı ve iddia edildiği gibi Nusayri bir azınlık diktası değildi; yönetimde çoğunluğu Sünniler oluşturuyordu ve rejimin toplumsal bir tabanı vardı. Şimdi artık bu manzara değişti.  

Aynı şekilde İsrail’in kendi güvenliği için birinci derecede tehdit ve tehlike gördüğü İran da kaybetti; çünkü direnç kalesi düştü ve artık Kürt bölgesi üzerinden İsrail’in nefesini daha fazla hissedecek.

“Zaferin sahibi çok olur, yenilgi ise piçtir” derler; çünkü yenilgiyi kimse kabul etmek istemez. Ancak denklem kendi içerisinde çok karmaşık unsurlar içerse de Suriye’de başlayan yeni dönemden kazanan çok aktör var. Her aktörün Suriye’ye dair hayali de farklı.

ABD’nin yakalanması için başına 10 milyon dolar ödül koyarak terörist listesine eklediği, selefi cihatçı Colani, fethedilen toprakların yeni lideri ve batı koalisyonunun kullanışlı aparatı olarak kazananların başında geliyor. Her ne kadar Colani, ABD Televizyonu CNN Türk’e verdiği röportajda pragmatist bir tutum izleyerek ılımlı İslamcı görüntüsü verse de Arap ülkeleri içerisinde son laik kale olan Suriye’nin katı bir şeriat düzenine geçeceğini söylemek kahinlik sayılmaz.

Suriye savaşının başlamasından sonra kuzeyde ABD’nin de desteği ile hakim olduğu toprakları genişleten PDY ve dolayısıyla Kürtler, çok kazançlı görünüyor. Suriye’nin en verimli topraklarına ve kaynaklarına sahip olan PYD’nin arkasında bölgede çok sayıda üsleri de bulunan ABD var. Dolayısıyla ABD, bölgede kendisi adına savaşacak bir devletçiğe de sahip. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarının değişmesini amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi’nde bir kazanım daha elde etmiş durumda.

Her ne kadar Suriye sahasında nüfuzu azalsa ve süreçten ağır hasar alarak çıksa da Rusya da kazananlar hanesine yazılabilir. Çünkü, Lazkiye ve Tartus’taki üslerini koruyacağı gibi rejime verdiği desteği geri çekmenin karşılığında Ukrayna’da yeni kazanımlar elde etmesi tahmin ediliyor.

Türkiye’de ise, Halep’in düştüğü andan itibaren büyük bir sevinç yaşanıyor. Camilerde lokmalar dağıtılıyor, meydanlarda gösteriler yapılıyor. HTŞ’nin zaferi, Türkiye’nin zaferi gibi takdim ediliyor. Coşku yüksek; dolayısıyla “adam kazandı” denilebilir. Erdoğan’ın pozisyonunu güçlendirdiğini, Halep fatihi şeklinde oluşturulacak algının, 22 yılın sonunda yıpranmış Erdoğan’a yeni bir enerji sağlayacağı açık. Yakında Emevi Camii’ne gidip namaz kılarsa oh ne âlâ… Ancak Erdoğan, taktiksel bir başarı elde etse de stratejide Türkiye ile birlikte kaybetti. Çünkü, artık ABD ve İsrail’in arkasında kapı gibi durduğu bir PYD ve topraklarını genişletmiş Kürtler var. Fırat’ın doğusunda ise ne kadar kontrol edeceği tartışmalı HTŞ…

Yıkılmış bir Suriye’ye dair herkesin bir hayali var.

Kürtler Büyük Kürdistan’ın, Araplar bir şeriat devletinin, Türk milliyetçileri büyümüş bir Türkiye’nin AKP ise Osmanlı İmparatorluğu’nun hayalini kuruyor. Peki gerçekte olan ne ve asıl kazanan kim?

HTŞ lideri Colani’nin “Düşmanımız Esad rejimi ve İran. İsrail ile bir sorunumuz yok” diyerek işbirliği içinde olduğu İsrail ordusu, topraklarını genişletiyor. Çünkü, İsrail güçleri, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi geçerek 1973'ten sonra ilk kez Suriye topraklarına girdi ve ilerleyişini sürdürüyor.