Mete Gazoz, EFSANE olup Altın madalya kazandı ya… O ancak sadece başarı veya skandal dışında, amatör branşlar konusunda hiçbir şey yazmamaya adeta yemin etmiş futbol esiri medya yöneticileri, Mete hakkında yazılmayan hiçbir şey bırakmadılar… Sanki bu çocuk daha önce bu ülkenin sporcusu değilmişçesine tüm sırları(!) ortaya döküldü.

Omuzları geliştirmek için yüzme, koordinasyon sağlamak için basketbol, görme ve dikkat için resim, göz ve el koordinasyonu için piyano dersleri almadığı mı? Günde 400 ok atıp saatlerce çalışmadığı mı? Antrenörü Yusuf Göktuğ Ergin'in 2008 Pekin Olimpiyat Oyunlarında atışlarda kullandığı şapkayı uğur olarak takmadığı mı? Velhasıl annesi ve babasının neler yaptıkları dahil hakkında açıklanmadık hiçbir sır bırakmadılar.

Sonuçta ülkemizin yetiştirdiği bu efsane çocuk, kazandığı altın madalya ile okçuluğu ülkemize bugüne kadar madalya getiren 7.branş olarak tarihe geçirdi… Elbette ki hakkında tüm yazılanları fazlasıyla hak etti. Eğer bu çocuklara futbol kadar olmasa bile sayfalarında veya görüntülerinde yer verseler, inanın ki bu günlerde elde ettiğimiz başarılar misliyle katlanır…

Yıllardır amatör branşlar için uğraş vermiş ve onların sesini duyurmak için sadece skandal haber peşinde koşmayan bir spor gazetecisi olarak çok ama çok mutlu oldum… Günlerdir, ülkemizin her tarafını yakmaya çalışan hainler ve alçaklar yüzünden gülmeyen yüzümüzü, gülümsemeyle tanıştıran Mete Gazoz'u canı yürekten kutluyorum.

Ama bu başarıda büyük katkısı olan bir isim var ki, onu da belirtmeden geçmeyeceğim.

Şu an Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Asbaşkanı ve Dünya Okçuluk Federasyon Başkanı olan Prof. Dr. Uğur Erdener'den görevi devraldığından beri inanılmaz bir şekilde çalışan ve Antalya'yı dünyaca en çok tanınan ve beğenilen bir Okçuluk Merkezi haline getiren, Pandemi döneminde bile bu şehrimizi en güvenli yer olarak tüm ülkelere kabul ettiren ve artık sıranın olimpiyatlara gelindiği ve bunun da yerinin 2020 Tokyo olduğuna çok inanan Federasyon Başkanı Abdullah Topaloğlu'dan bahsetmemek ayıpların en büyüğü olur. Yaptığı çalışmalar elbette ki çok önemli ama bu hareketi bile herkese 'İşte başkan dediğin böyle olmalı' dedirtti.

Abdullah Topaloğlu, Olimpiyat Oyunları öncesi verdiği bir röportajda duygularını şöyle dile getirmişti:

'Sporcularımız 5 yıldır bu kotalar için çalıştı. Nihai amacımız artık Türk okçuluğunu olimpiyat madalyasına kavuşturmak. 'Tokyo Olimpiyatları'nda bunu başaracağız' diye düşünüyoruz. Bir ilki gerçekleştirmek istiyoruz. Sporcularımız bunu gerçekleştirecek güçte.'

Tabi ki Abdullah Topaloğlu'ndan; çok çalıştığı, başarılı olmak için gecesini gündüzüne kattığı için bu sütunlarda söz etmiyorum. Yaptıkları normalde her federasyon başkanının yapması gereken işler olduğunun bilincindeyim. Ama O'nu, 2 sporcusunun kota almasına rağmen, 2020 Tokyo için Başkan, antrenör ve 2 sporcudan oluşan kafile kontenjanından kendisini çıkartarak, yerine Mete Gazoz ile Yasemin Ecem Anagöz için çok yararlı olacağına inandığı psikolog Cem Doğuhan Gizep'i gönderdiği için gündeme taşıma ihtiyacını hissettim.

Haberlerde okumuşsunuzdur, bu psikolog arkadaşımız, final müsabakasında Mete'nin olumsuz etkilenmemesi için Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu'na müsabakayı tribünden değil de kapalı yerde seyretmesini önerdi. Bakan da buna uyma nezaketini gösterdi. Belki de altın madalya için elzem olan o son 10'luk atış, bu öneri sonucu geldi.

Bu konuda Bakan Kasapoğlu'nu kutluyoruz ama bu kadar çalışmasına defalarca tanıklık etmiş olmasına rağmen, Federasyon Başkanı Topaloğlu'nun bu fedakarlığını da ödüllendirmemesine de doğrusu çok şaşırdım. Çünkü yakından tanıdığım bakandan doğrusu böyle bir jesti bekliyordum… Zaten Bakan Kasapoğlu da en az benim kadar Abdullah Topaloğlu'nun böyle bir beklenti içinde olmadığını ve sadece sporcuların başarısını için yaptığını da çok iyi bilir.

NOT: Çok çalışmalarının bir meyvesi olan altın madalyanın mutluluğunu yaşayamadan eşinin vefatıyla derinden sarsılan Abdullah Topaloğlu ve ailesinin acısını yürekten paylaşıyorum. Merhumeye Allahtan rahmet, ailesine sabır diliyorum…