Dış dinamiklerin Türkiye'nin iç politikası üzerindeki etkilerini ele aldığımız yazılarımızın sonuncusunda, 2010 yılında başlayan Arap Baharı operasyonları çerçevesinde Suriye rejiminin yıkılması için harcanan çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını...
Bu başarısızlık üzerine ABD'nin 'Kürt kartı'nı oynadığını...
Ve bu durumun ABD ile Türkiye arasında bir çatlak yarattığını söylemiştik.
***
Bu 'çatlağın' ilk belirtisi, o dönem ABD Başkanı olan Obama'nın yardımcısı Joe Biden'ın 2 Ekim 2014'te yaptığı bir konuşmaydı...
Biden konuşmasında, 'Türkiye ve diğer Sünni müttefikleri' Suriye savaşında 'İslamcı muhaliflere' çok fazla para ve silah aktarmakla suçlayarak şunları söyledi:
'Tüm bu yardımlar nereye gitti? Şimdi herkes ne olduğunu idrak etti. IŞİD, Irak'tan atılan El Kaide'ydi. Ama Suriye'de kendine alan buldu ve yeniden güçlendi. Biz, müttefiklerimizi yardımları kesmesi konusunda ikna edemedik.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözlerin medyaya yansımasının hemen ardından şu tepkiyi verdi: ' Biden bu tür ifadeler kullandıysa benim için tarih olur. Sayın Biden eğer böyle bir şey söylediyse bizden özür dilemesi lazım. Öyle ufak tefek çevresinden dolaşarak yapılacak açıklamalar bizim kabulümüz değildir'.
***
Aslında Biden'ın sözleri, o aşamada bazı çevrelerin düşündüğü gibi 'Amerikalı yetkililerin zaman zaman yaptıkları gaflardan biri' değildi...
Biden, Suriye savaşının ilk döneminde ABD ve NATO'nun izlediği politikanın sorumluluğunu Türkiye ve diğer 'Sünni müttefiklerin' üzerine atarak ülkesindeki 'etkili ve yetkili' çevrelerin 'yeni dönem'de PKK/PYD'ye verecekleri desteği haklı çıkarmayı amaçlamaktaydı...
Türkiye'deki yönetim ise ABD'nin planlarındaki bu değişikliği engeleme ve 'eski' ittifaklar sistemini sürdürme gayreti içindeydi.
***
Türkiye ile ABD arasında PKK/PYD örgütüne verilen destek konusundaki gerginlik sürerken 2015 yılının Kasım ayında Türkiye-Suriye sınırında bir Rus savaş uçağı Türk F-16'ları tarafından düşürüldü...
Olayın ardından Rusya, ekonomik yaptırımlar yoluyla büyük bir tepki gösterdi... Bu tepki karşısında Türkiye, ABD'nin Suriye'de Rusya'ya karşı daha aktif bir tutum takınmasını ve Türkiye'ye verdiği askeri ve ekonomik desteği artırmasını bekledi...
ABD ise, düşürülen uçak konusunda Türkiye'nin haklı olduğu yönünde bir açıklama yapmasına karşın, Suriye'de Kürtlere verdiği askeri desteği azaltmadığı gibi, Türkiye'ye Rusya'nın yaptırımlarından doğan zararı telafi edecek bir yardım da yapmadı...
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık yedi ay süren ekonomik ambargo ve siyasi gerginliğin ardından, 27 Haziran 2016 tarihinde düşen uçakta hayatını kaybeden Rus pilotun ailesine üzüntülerini bildiren bir taziye mesajı gönderdi...
Rusya yönetimi de bu mesajı bir 'özür' olarak kabul ettiğini açıkladı ve böylece Türkiye ile Rusya arasında ekonomik ve diplomatik ilişkilerin hızla geliştiği yeni bir dönem başladı.
***
'İç politikada dış dinamikler' konulu yazılarımızın ilkinde, 1950'li yıllarda Türkiye'nin ABD cephesinde yer alması ve NATO'ya katılmasının ardından ABD'nin ekonomik yardım konusunda elini sıkı tutarken, hangi eğilimde olurlarsa olsunlar Türk hükümetlerinin Sovyetler Birliği (Rusya) ile dostane ilişkiler geliştirilmesine şiddetli tepki gösterdiğini belirtmiş... Ve '1960'da ABD ile anlaşmazlığa düşen Menderes Hükümeti'nin düşürülmesi, daha sonra 1971 ve 1980'de askeri yönetimlerin işbaşına gelmesi ABD ve NATO'nun 'yeşil ışık' yakması sayesinde mümkün oldu' demiştik...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 27 Haziran'da Rusya'ya gönderdiği taziye mesajının ardından Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin hızla gelişmesi üzerine, ABD, 15 Temmuz 2016'da yapılan darbe girişimiyle tepkisini bir kez daha gösterdi...
Ancak bu kez istediği sonucu elde edemedi.
(Devam edecek)