Pencereden dışarıya bir göz attığınızda, Ankara sanki baharı yaşıyor.

Masmavi bir gökyüzü.

Güneş ışık saçıyor…

Yürüyüşe çıkmak için kazak bile fazla gibi.

Ya camın öte tarafı...

Hadi abartıya kaçıp Sibirya benzetmesi yapmayalım ama, beş dakikada insanın yüzünü mosmor edecek cinsten.

Gündüzü böyle, gecesini düşünmek bile istemiyor insan.

Hayır, cep yakan doğal gaz faturalarından yakınmanın girizgahını yapmıyoruz.

Bu defaki yakınmamız Başkent'in giderek sıkıcı bir kisveye bürünmesinden.

Eskiden kar-buz demeden millet yollara koyulur, kentin cadde ve bulvarları insan yüzü görürdü.

Hele başkent halkının buluşma yeri olan Kızılay'ın kaldırımları kalabalıklara geçit vermez hale gelirdi.

Bahçelievler gibi, Kavaklıdere gibi kafeler, pastaneler, restoranlar ve alış-veriş merkezlerinin yoğun olduğu semtler de benzer bir görünüme bürünürdü.

Yaz aylarında en azından gün batımına kadar olan sürede canlanan bu yerler, şimdilerde kış uykusuna yatmış gibi.

Sessiz ve ıssız…

Karanlığın çökmesiyle birlikte sanki yaşam da sonlanıyor.

Geride yok oluşa direnen birkaç mekanın solgun ışıkları kalıyor.

Böyle olmamalı…

Kentin ruhunu yitirmesine neden olan yıllanmış beceriksizliğin, plansızlığın, ihmalin, sorumsuzluğun faturası kent halkına kesilmemeli.

Çok ihmale uğradı Ankara…

Yanlışların hedefi oldu yıllarca…

Geçmişin güzellikleri şimdi birer nostalji olarak kaldı belleklerde.

Kentin gözbebeği Kızılay'da göz kamaştırıcı mağaza vitrinlerini seyretmenin bile ayrı bir keyfi vardı.

Bulvar üzerindeki kafelerde, pastanelerde bir köşeye kurulup dostlarla doyumsuz sohbetlere dalmak ne güzeldi.

Yaz, kış fark etmezdi.

Kentin bir ruhu vardı.

Kızılay kalbiydi Ankara'nın…

Bahçelievler, Kavaklıdere, Çankaya ve niceleri kılcal damarlarıydı Başkentin.

Kentin bir ruhu vardı…

Kaybetti ruhunu Ankara…

Şimdi yeniden dirilme zamanı.

Büyükşehir Belediyesi 'hayat suyu' için umut veriyor.

Çankaya, Yenimahalle, Altındağ, Keçiören de…

Bir sinerji gerekiyor…

Ha gayret…

Olacak gibi…