14 Mart'ta bir asrı geride bırakan Gençlerbirliği, içine düşürüldüğü zor durumdan bin bir fedakarlık yaparak kurtulmaya çalışırken bu kez verdiği kararda, kararlı durmayı başaramayan basiretsiz hakemlerin kurbanı oldu.

Belki de alacağı bir puanla kümede kalabilecek bir takımın kaderiyle oynamak bu kadar kolay olmamalı?

Acaba 40 yıl bu kulübü ayakta tutmak, başarıya ulaştırmak için mücadele eden, tüm kulüplere birlik olmayı öğreterek Türk futboluna sayısız yarar sağlayan ve bu özellikleriyle kurucusu olduğu Kulüpler Birliği Vakfının Onursal Başkanlığına getirilmiş olan rahmetli İlhan Cavcav, yaşasaydı böyle davranabilecek cesaretleri olabilir miydi?

Nasıl bir hakemlik dönemine tanıklık ediyoruz inanamıyorum. Rahmetle andığımız anlı şanlı hakem hocalarımız rahmetli Hilmi Ok ve Bülent Yavuz mezarlarında ters dönmüşlerdir. Peki eski MHK Başkanı ve güvendiğimiz hakem hocamız Mustafa Çulcu, senin için yanmıyor mu? Ya TV'lerde hakemleri yorumlayan sevgili Erman Toroğlu abimiz, Ahmet Çakar, Bülent Yıldırım, Bünyamin Gezer ve Deniz Çoban ne diyeceksiniz Gençlerbirliği'nin Samsun maçında iptal edilen golüne… Sizde mi artık gözünün önünde yaşanan ve faul diye duraksayan tüm oyuncuları 'oynayın' diye yönlendiren, büyük bir kararlılıkla oyunu devam ettiren orta hakem Mert Güzenge'nin delikanlılığını sıfıra indiren VAR'daki Ümit Öztürk'ü haklı bulmaya…

Nerede kaldı camiada o pek öğünülen 'Sahanın tek hakimi orta hakemdir' söylemi… Artık pasifleştirilmiş bir orta hakem dönemine doğru gidiliyor. Silik, çaldığı düdükte haklı da olsa VAR tarafından her çağrıldığında kararını değiştiren, sorumluluk almaktan korkan, maç alabilmek için umudunu VAR'a bağlayan bir hakem karakterine doğru süratle yol alıyoruz. Bir değil, bin VAR hakemi gelse acaba Erman Toroğlu'nun kararını değiştirmeye gücü yeter miydi? Futbolcular arasında çığ gibi yayılan' Serdar Tatlı çaldıysa mutlaka haklıdır' şeklindeki futbol efsanesini bitirebildiler mi?

Nereden nerelere geldik… Vebali boynuna deyip işin içinden sıyrılamazsınız. Bir Asırlık Koca Çınarları yok etmeyi tarih asla affetmez.

Maça bakıyorsunuz… Biri şampiyonluğa oynuyor, diğeri ise düşmeme mücadelesi yapıyor. İstatistiklere bakıyorsunuz tümünde Gençlerbirliği önde.

Net pozisyonlarda da öyle, mücadele gücünde de hep Başkent takımı üstün. Maçın hemen başında bir penaltı atışında top direkten dönmüş, net fırsatları harcamış olan hem kırmızı-siyahlılar… Mohammed Rhasalla -Mete Kaan Demir ikilisinin uyumu ve etkinlikleri üst düzeyde… Takım arkadaşları da onlara ayak uydurduğunda Gençlerbirliği için hala yolun sonu gelmiş olmaz.

Önünde oynanması gereken 11 karşılaşma var… Bunların ikisi yani 29.haftada Adanaspor ve 31.haftadaki Y.Malatya'dan gelecek 2 hükmen galibiyetler çantada. Gençlerbirliği'nin ligde kalabilmesi için Tuzla, Altay, Erzurum, Altınordu ve Denizli takımlarından 2'sini altına alması gerekiyor. Bunlardan Tuzla, Denizli ve Altay birer haftayı bay olarak geçirecekler. Bu da önemli bir avantaj.

Bundan sonra Başkent ekibinin hükmen galip sayılacakları 2 müsabakadan sonra 9 hafta puan için sahaya çıkacak. Ve bunlardan da en az 5 galibiyet alması gerekecek. İşi elbette ki kolay değil. Eğer, o veya bu sebeple önü kesilmezse bunu başarabilecek güçte.

Üstelik de buna yürekten inanıyorum…