Ekonominin yolunda gittiği zamanlarda ekonomi ile ilgili trtışmalar toplumun çok küçük bir kesiminin ilgisini çeker...
Geniş yığınlar, anlaşılması zor ve ister istemez soyut olan bu tür tartışmalar karşısında ilgisiz kalır...
Ancak bir kere işler bozulmayagörsün, herkes cebindeki paranın azalması ya da değer kaybetmesinin sebeplerini merak etmeye başlar. O zaman ekonomi üzerine tartışmalar kızışır!
***
Son günlerde ülke gündeminde en çok tartışılan konunun ekonomi, özellikle de 'faiz' olmasının nedeni budur...
İnsanlar, ceplerindeki paranın değer kaybettiğini, bunun sonucunda daha çok parayla daha az tüketim maddesi alabildiklerini görmekte ve bunun sebebini merak etmektedir...
Bu noktada meseleyi bilenler ya da bildiklerini iddia edenler onlara bu durumun nedeninin 'faiz' olduğunu söylemekte, ama hemen ardından faizin yükseltilmesi mi yoksa düşürülmesi mi gerektiği konusunda farklı düşünceler ileri sürmektedir.
***
Bu tartışmada her iki taraf da kendilerince haklı bir takım gerekçeler buldukları için tartışma kimi zaman Nasrettin Hoca fıkrasına benzemektedir...
Fıkrayı herkes bilir: Hoca kadı olur, önüne bir dava gelir. Davacı davasını anlatır, Hoca adama 'Haklısın' der. Sıra davalıya gelince o da meseleyi kendi açısından anlatır, Hoca ona da 'Haklısın' der...
Dinleyenler hiç iki taraf da haklı olur mu diye isyan edince Hoca onlara döner, 'Siz de haklısınız' der!
***
Bu 'absürd' fıkra, Einstein'ın 'görelilik teorisi'nin 'sezgisel' bir keşfi gibidir...
Çünkü dünyanın en karmaşık sorunları bile kökenlerine inilirse basit hale gelir, ama bakış açılarına göre farklı ele alınabilir...
Bunun en açık örneği, dünyanın en karmaşık ilişkisini oluşturan madde ve enerji arasındaki ilişki meselesinin Einstein tarafından e=mc2 gibi basit bir formüle dönüştürülebilmiş olmasıdır.
***
Bu formül Einstein tarafından keşfedilmeden önce bir cismin kütlesi ile sahip olduğu enerji arasındaki ilişki kurulamıyordu...
Ama bir kere madde ile enerjinin aslında aynı şey, yani 'enerji'nin iki farklı biçimi olduğu anlaşıldığında, asırlardır insanları uğraştıran mesele bir anda çok basit bir formül haline getirilebildi ve bunun sonucunda 'özel görelilik teorisi' geliştirilebildi...
Ne var ki, bu keşif bir çok bilimsel keşif gibi farklı toplumsal kesimleri tarafından farklı biçimlerde değerlendirildi ve bir yandan büyük bir enerji kaynağı yaratırken diğer yandan 'nükleer savaş' aracı olarak kullanıldı.
***
Konumuza dönersek; 'faiz' kendi başına ne iyi ne de kötüdür...
O, yalnızca paranın kirasıdır...
Ve nasıl evin kirasını kendi başına bir mesele olarak ele alamazsak,faizi de ekonominin temel ilişkisinden yani emek/sermaye ya da alıcı/satıcı çelişkisinden, soyutlayarak ele alamayız.
***
Ev kiralarını belirleyen temel etken ilk bakışta, kiraya verilecek ev miktarı ile kiralık ev arayan nüfus arasındaki ilişki olarak görünür...
Eğer kiralık ev az, buna karşılık ev kiralamak isteyenler fazlaysa ev kiraları artar. Buraya kadar söz konusu olan herkesin bildiği arz/talep ilişkisidir...
Ancak bu ilişkiyi görmek kiralık ev ve kiracı değişkenlerinin temel yapısını, yani neden bir değişkenin az diğerinin çok olduğunu açıklamaz. Bunu anlayabilmek için ekonominin yapısına, başka bir deyişle 'üretim tarzı'na bakmak gerekir.
***
Faiz meselesi de kira gibidir...
Faizin yüksekliği ya da düşüklüğü paraya sahip olanlarla o parayı kullanmak isteyenler arasındaki ilişkiye, başka bir deyişle 'arz ve talep' arasındaki ilişkiye bağlıdır, ama bu 'keşif' bize fazla bir şey söylemez...
Esas yapılması gereken, arz/talep ilişkisinin ekonominin yapısı ile bağlantısını kurmaktır. O zaman iki değişkenli ilişkinin biraz daha karmaşık hal almasına karşın sorun basit ve anlaşılır hale gelir.
***
Toparlarsak, faiz, 'faizci' açısından iyi, 'faizle para alan' açısından kötüdür. Tartışmanın yapısı 'göreli' olduğu için iyilik/kötülük meselesi de bakış açınıza göre değişir...
'Vatandaş', genellikle faizle para alıp sıkıntıya düştüğü için faize iyi gözle bakmaz. Ama diğer yandan kendisine cebindeki paranın değerinin düşmesinin nedeninin faizin düşüklüğü nedeniyle yeterli dövizin gelmemesi olduğu söylendiğinde o iddiayı da yabana atmaz!
Bunun sebebi, Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi her iki görüşte de bir gerçek payı bulunmasıdır.
(Devam edecek))
***