Kütüphane deyince usumuza önce kitaplar geliyor.

Oysa dergiler de, gazeteler de kütüphanelerin vazgeçilmezlerindendir.

Kişisel kütüphanemde o kadar çok dergi ve gazete varki…

Kıyamıyorum, 'ömürleri doldu' diyemiyorum, saklıyorum, okuyorum, yararlanıyorum…

***

'Gazetelerin ömrü bir günlüktür' denir ya, dergilerin de aylıktır…

İki ya da üç aylık dergiler de var. Onlarınki de iki ya da üç ay işte…

Öyle sanılır.

Oysa bir tarihtir gazeteler ve dergiler…

Beni bugün kitapçılardan satın alacağım dergilerden, bayiden alacağım günlük gazetelerden çok, kitaplığımdaki eski tarihli dergilerin, gazetelerin sürprizleri daha çok heyecanlandırıyor.

***

Bana son sürprizlerden birini 1976 yılının Nisan ayında yayımlanmış bir dergi yaptı:

'Çağdaş Atılım'.

Derginin kapağında, adının altında şöyle yazıyor:

'aylık toplumcu sanat düşünce ve eğitim dergisi'.

Künyesini inceledim. Sahibini (Abdülhamit Gündoğdu), Sorumlu Yazıişleri Müdürü'nü (Hüsnü Yıldırım) tanımasam da, Yayın Kurulu Başkanı el etti anılarımdan:

Vecihi Timuroğlu.

'Yönetim ve Dağıtım' adresi neresi mi?

Atatürk Bulvarı No: 105/910 Sanlıhan, Kızılay – Ankara.

Bilmem şimdi o adreste kimler vardır?

Bilirler mi bir zamanlar orada böyle bir derginin yayımlandığını?

O dergi nedeniyle nice yazarın, şairin oraya gelip gittiğini?

***

Bunlar bir yana…

Beni bekleyen sürpriz başka…

Şiirleriyle, çocuk kitaplarıyla tanıdığımız bir edebiyatçının, artık bizlere 'hoşçakalın!' deyip gitmiş bir edebiyatçının, Ahmet Uysal'ın 'Tohumlar Uç Verecek' adlı öyküsü…

***

Öykünün coğrafyası Bursa.

Anlatıcı, bir kişinin yanına yaklaşır ki, 'Gözleri uzağı araştıran bir avcının gözleri'dir…

Anlatıcı da bakar o yana…

Ne görür?

'Uludağ'ın dorukları sis içindeydi. Eteklerine doğru, sisin azaldığı yerlerde, güz yapraklarıyla kaplı ormanın üstünde cümbüşü vardı renklerin. Yazın görünmeyen bağevi, bütün çıplaklığıyla ortadaydı şimdi. Kirazlıyayla çok ötelerde olmalıydı. Nazım'ın şiirini okuduktan sonra hep gitmek istedim Kirazlıyayla'ya, gidemedim. Kırmızı kestane yapraklarının üstüne yatmış ayılar uykudadır şimdi orada.'

***

Anlatıcının yanına yaklaştığı, söyleştiği kişinin oğlu arananlar arasındadır. Baba, yani o kişi, çok işkence görmüştür bu nedenle… Aranan oğlu yüzünden…

Oğuldansa, haber yoktur. 'Ölüm haberini alsam yanmam, bilememek yıkıyor beni.' der.

Anlatıcı, 'Oğlum teslim ol! diye çağrıda bulunmadın mı?' diye sorar. 'Bulunasın diye zorlamadılar mı seni? Belki işe yarardı…'

Ne mi der?

'Çağrıda bulunmak mı? Ağzından yel alsın efendi.'

***

Ahmet Uysal'ın öykü yazdığını biliyoruz. Çocuk kitaplarındaki çocuk öykülerinden söz etmiyorum.

Ancak, yazdığı öykülerin sayısı ne kadardır? Nerelerde yayımlanmıştır? Bir kitap oluşturacak oylumda varlar mı?

Bu soruların yanıtı belirsiz.

Bu soruların yanıtlarını bulmak ve öykülerini de derlemek gerekli. Edebiyatçı dostlarına düşen görevlerden birisi de bu diye düşünüyorum.

***

Ve yineliyorum:

Eski dergiler ki, ilk aşklar gibi…

Hiç bitmiyor söyleyecekleri…