Bazı hocaların öğrencisi olmak şanstır.

Zenginliktir.

Çünkü onlar kitaplarda yazan bilgileri ezberletmezler öğrencilerine…

Bilgiye ulaşmayı, bilgiyi paylaşmayı, bilgiyi geliştirmeyi öğretirler.

Dahası, bir yaşama kültürü edinmesini sağlarlar öğrencilerinin. Kendilerine, doğaya, başka insanlara, başka ülkelere, uluslara saygı duyarak yaşama kültürünü…

Yalnızca anlattıklarıyla yapmazlar bunu. Davranışlarıyla, öğrencilerle kurdukları ilişkilerle, sınıfta değil yalnızca, sınıf dışında, günlük yaşamın içindeki duruşlanrıyla yaparlar. Anlattıklarının bir parçasıdır yaşamları…

Hep anarım. Anacağım…

Bahri Savcı, Emin Özdemir, Sami Nabi Özerdim, Ünsal Oskay…

Bana bu şansı yaşatan hocalardı.

***

Bazı hocaların öğrencisi olmak şanstır.

İnsan bu sözün anlamını, bu şansın büyüklüğünü günümüzdeki bazı hocaları görünce daha iyi anlıyor.

'İnsanın cahilini seven', kadınların eve kapalı yaşaması gerektiğini savunan hocaları görünce…

Gözünüzde daha bir artıyor değeri bazı hocaların.

İşte onlardan birisiydi Bozkurt Hoca da...

Bozkurt Güvenç.

Antropolog, mimar, yazar ve çevirmen…

Hacettepe Üniversitesi'nin İnsan Bilimi Bölümü'nün kurucusu.

1974'te, Bülent Ecevit'in başbakanlığı döneminde Kültür Müsteşarı olarak da görev yaptı.

1993'te emekli olduysa da, elbette düşünmenin, araştırmanın, öğrenmenin ve öğretmenin emekliliği olmazdı. Hep çalıştı durdu…

Yalnızca yazmadı, çeviriler de yaptı. Erich Fromm'dan, Octavio Paz'dan, Calvin Wels'ten…

Onun 'İnsan ve Kültür' ile 'Türk Kimliği' kitaplarının her okurun baş ucu kitapları arasında olması gerekir diye düşünürüm.

Orhan Bursalı'nın 'Cumhuriyet Muhafızı' olarak nitelediği Bozkurt Güvenç'in yaşadığı, toplumun kültürel olarak zenginleşmesinin hizmetinde bir ömürdü.

92 yaşında veda etti yaşama.

Beytepe'den Karşıyaka'ya yolculayan öğrencilerinin belleklerinde bıraktığı güzel anılarda sürecek yaşamı.

***

Bozkurt Güvenç'in öğrencisi olmanın zenginliğini yaşayanlardan Cengiz Kaplan'ın bir anısı ne çok şey anlatıyor.

Yıl 1982. Beytepe.

Bozkurt Hoca, hışımla giriyor sınıfa. Öğrenciler şaşkındır biraz. 'En kahraman millet Türk milletidir!' diyor. Böyle demekle yetinmiyor üstelik. Öğrencilere, 'Söyleyin bakalım, var mıdır başka kahraman millet?' diye soruyor.

Sınıf suskun.

O suskun sınıfta bir öğrenci yırtıyor suskunluğu… Cengiz yanıtlıyor hocayı... Yanıtlıyor da, bu bir yanıt değil, olasılık belirten bir düşünce:

'Vardır herhalde…'

Bozkurt Hoca, hiddetle onun üzerine geliyor. Sanırsınız dövecek…

Döver mi hiç!

Sorusunu yineliyor Cengiz'in suratına bakarak:

'Var mıdır başka kahraman millet?'

Öğrenciler derste değil de bir tiyatro sahnesindedir sanki… Bir oyunun parçasıdırlar.

Bozkurt Hoca, 'Arkadaşınızın üzerine biraz daha gidersem yoktur diyecek' diyor ve ekliyor:

'Evet arkadaşlar, vardır ve bütün milletler kahramandır. Her millet kendi kahramanlıklarıyla tarih yazar…'