Din eksenli siyasal çatışmalar günümüzde giderek önem kazanıyor...

ABD'nin küresel imparatorluğunu korumak amacıyla uyguladığı 'böl ve yönet' yöntemi bu çatışmaların ortaya çıkmasında önemli bir rol oynuyor...

Samuel Huntington'un ünlü 'Uygarlıklar Çatışması' adlı kitabında ileri sürdüğü uygarlıkların dinsel temelde oluştuğu ve günümüzde bu çatışmanın dünya siyasetini belirlediği tezi, bu yöntemin uygulanmasına teorik bir zemin hazırlıyor.

***

Ekonomik ve siyasal nedenlerden kaynaklanan ancak kimi durumlarda dinsel bir boyut da kazanan çatışmalar, yakın zamana kadar Ortadoğu'nun siyasi gündemini belirlemekteydi...

Şimdi bir başka çatışma İstanbul'un göbeğinde patlak vermiş bulunuyor...

Bu çatışma, Batı yanlısı Ukrayna Kilisesinin Rusya yanlısı Moskova Patrikliğinden koparak İstanbul Fener Patrikliği'ne bağlanması nedeniyle Moskova ve İstanbul patriklikleri arasında ortaya çıkmış bulunan çatışmadır.

***

İlk bakışta bu çatışmanın bizim siyasal gündemimizle bir ilgisi yokmuş gibi görünüyor...

Ancak görünüşe aldanmamalı sözü bu meselede de geçerli...

Sorun, iki ortodoks kilisesi arasındaki bir sorundan ibaret değil...

Dahası, bizi ilgilendirmenin de ötesinde aşıyor!..

ABD ile Rusya arasında Karadeniz ve Ukraynada yaşanan çatışmaya yeni bir boyut katıyor.

***

Ne demek istediğimizi daha iyi anlatabilmek için Fener Ortodoks Kilisesi ile Osman devleti ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin tarihine kısaca bir göz atmamız gerekiyor...

Çünkü günümüzde ortaya çıkan çatışma, geçmişte yaşanan ama üstü zamanla örtülmüş olan başka tartışmaları da canlandıracakmış gibi görünüyor...

'Ekümeniklik tartışması' olarak bilinen tartışmadan bahsediyoruz!

***

Fener Rum Kilisesini Ukrayna kilisesinin Moskova kilisesinden ayrılması konusunda söz sahibi kılan 'ekümeniklik' iddiası, Roma İmparatorluğunun parçalanması sonrasında Bizans olarak adlandırılan Doğu Roma'nın Batı'daki Roma Katolik kilisesine karşı kendisini güçlendirebilmek için İstanbul Patrikliğine diğer kiliseler karşısında üstünlük kazandıracak bir sıfat vermesine dayanıyor...

Bu durum, üstünlük iddiasını sürdüren Roma Katolik Kilisesi ve onun tarafında yer alan kiliseler tarafından kabul görmüyor ve dinsel ideolojilerin başat konumda olduğu tüm Ortaçağ boyunca hüküm süren önemli bir siyasal çatışmaya kaynaklık ediyor...

1204 yılında Dördüncü Haçlı Seferi için yola çıkan Haçlılar, Venedik Donanmasının desteğiyle Kudüs yerine İstanbul'a (o zamanki adıyla Konstantinopolis) saldırıp kenti fethedince, çatışma bir kan davasına dönüşüyor... Çünkü bu saldırı sonrasında İstanbul yakılıp yıkılmak ve iş gal edilmekle kalmıyor, Rum Ortodoks Kilisesi'nin merkezi konumundaki Ayasofya Kilisesi de yağmalanıyor ve kütüphanesi ateşe veriliyor.

***

İşgal sonrasında Patrikhanenin ileri gelenleri, Bizans İmparatorunun çekildiği İznik kentine sığınıyor ve Latinlerin kurduğu yönetim yıkılıp İstanbul yeniden Bizans'ın başkenti olana kadar oradan mücadeleyi sürdürüyor...

İstanbul'un Türkler tarafından fethedilme süreci başlatıldığında Bizans İmparatoru Batı'dan yardım alabilmek için Ortadoks ve Katolik kiliselerini barıştırmayı amaçlayan bir girişimde bulunuyor... Bu girişim sonucu düşmanlık bir süre yatışsa da İstanbul Patriğinin karşı koyması ve şehir halkının 'Burada Katolik külahını görmektense Türk sarığını görmeyi tercih ederiz' diye ayaklanmasıyla barış girişimi suya düşüyor...

Bu olay, İstanbul'un kuşatılması sırasında yeni bir Haçlı Seferi düzenlenmesinin önüne geçiyor ve dolaylı olarak fethi kolaylaştırıyor.

***

Fatih Sultan Mehmed, bu gelişmeler nedeniyle fetihten sonra İstanbul Patriğini görevinde bırakıyor ve onu 'millet başı' statüsüyle Ortodoks Hıristiyanların başı olarak görevlendiriyor...

Böylece Patriklik, Osmanlı yönetiminin bir parçası olurken devletin sınırları içindeki ortodoks kiliseler üzerindeki üstün konumunu sürdürüyor...

Ancak bu konum, Osmanlı devletinin gerileme döneminde parçalanma sürecini hızlandıran bir etken haline geliyor...

Kendisini Yunan Kilisesi olarak niteleyen Rum Kilisesi, 1821 Yunan ayaklanmasına liderlik yapıyor...

O zamanki Patrik Grigoryus'un bu faaliyetlerin örgütlenmesinde rol aldığı ortaya çıkınca Patrik 22 Nisan 1821 tarihinde Patrikhanenin kapısı önünde asılıyor.

(Devam edecek)