Son yazımızda 2008 küresel mali krizinin yol açtığı sorunları aşmak için Ortadoğu petrolü üzerindeki egemenliğini güçlendirmek isteyen ABD başkanlığında kurulan Batılı koalisyonun 'Büyük Ortadoğu Projesi' çerçevesinde başlattığı 'Arap Baharı Operasyonu'nun Türkiye üzerindeki etkilerini ele almış...

Bu operasyonun başlangıçta uzun süredir despotik rejimlerle yönetilen Tunus, Libya, Mısır gibi ülkelerde halkın birikmiş hoşnutsuzluğunun da dışa vurmasından yararlanarak başarılı bir biçimde yürütüldüğünü ancak sıra Suriye'nin işgaline geldiğinde işin renginin değiştiğini söylemiştik.

***

Türkiye'yi 2002 yılından bu yana yöneten AKP Hükümeti, hem Batıdaki müttefikleri hem de Ortadoğu'nun hedef alınan 'eski' rejimleri ile kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle başlangıçta özellikle Libya'ya yönelik müdahale sırasında tereddütlü bir tutum takınmıştı...

Ancak müdahalenin başarılı bir şekilde ilerlediğini görünce bu tutumu tamamen terk etti. Dahası, müdahale sırası Suriye'ye geldiğinde ABD önderliğindeki koalisyonda ön plana çıkmak için özel bir çaba harcadı...

Bu tutum, AKP'nin iktidarı boyunca 'demokratik' bir görünüm altında uygulamaya çalıştığı 'sıfır sorun' politikasının sonunu getirirken, ekonomik olarak da dışarıdan gelen kaynakları emerek tüketecek bir 'kara delik' yarattı.

***

Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından izleyen Lübnanlı akademisyen Muhammed Nureddin, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin günümüzde içine düşmüş olduğu ekonomik bunalım ile o dönemde yaşanan gelişmeler arasında ilişki kuran bir yazı kaleme aldı...

1 Ocak 2022 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazıda şu satırlar yer almaktaydı:

'Pek çok insan Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin nedenlerini merak ediyor. İç faktörlerden mi, yoksa dış baskılardan mı kaynaklanıyor? Türkiye'den uzakta olmak, belki de Türkiye'de olup bitenleri daha net okumamızı sağlayabilir.

'AKP 2002 yılında Türkiye'de iktidara geldiğinde Batı ve İslam dünyası tarafından olumlu karşılandı. Batı, 11 Eylül 2001 terör eylemleri ve ardından Afganistan işgali sonrasında, Batı'yı, İslama düşman olmakla suçlayanlara karşı, savunmak istediği 'ılımlı' bir model istiyordu. Arap dünyası ise uzun yıllar denediği çeşitli modernleşme projelerinin başarısız olmasının ardından, İslamı daha demokratik hale getirecek bir model bulmaya hevesliydi. (...)

Bütün bunlar Türkiye'yle dış dünya arasındaki ticaretin güçlenmesine ve sözde 'Türk mucizesi'nin ortaya çıkmasına neden oldu. Ancak sözde Arap Baharı'nın patlaması, Türkiye'nin tüm kazanımlarına sırt çevirmesine yol açtı. 'Sıfır sorun' politikası, 'sırf sorun' politikasına dönüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Yeni Osmanlıcılık' politikasını yükseltti bu kez. Suriye'yi Türkiye'nin 'iç meselesi' olarak gördü, Şam'daki rejime karşı silahlı muhalefetin yanında yer aldı.

'Erdoğan, Emevi Camisi'nde namaz kılacağına söz verip Müslüman Kardeşler gruplarını her yerde, özellikle de Mısır'da destekledi. Ermenistan'la anlaşma bozuldu. 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün darbe girişiminin ardından, Türkiye ve Körfez ülkeleri arasındaki gerilim zirveye ulaştı. Türkiye, Libya'da iç çatışmaya taraf oldu. Yeni Osmanlıcılık politikasında yeni ve tehlikeli bir aşamaya geçti.'

***

Hiç kuşkusuz, Arap Baharı operasyonunun özellikle Suriye'ye gelip dayandıktan sonra Türkiye ekonomisinde açtığı yaralar ve dış politikada yarattığı sorunlar üzerine çok daha geniş bir analiz yapılabilir...

Bu operasyonun Türkiye'nin güçlü komşusu Rusya ile ilişkilerde yarattığı dalgalanmalar, bu dalgalanmaların ABD ile ilişkilerde yol açtığı sorunlar, 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan FETÖ darbe girişiminin bu olaylarla ilişkisi, bu olayların her biri başlı başına inceleme konusu olabilir...

Ancak biz, yazımızı sonlandırırken şu kadarını söyleyebiliriz: Türkiye'nin günümüzde yaşadığı sorunların önemli bir bölümü 'Arap Baharı' rüzgarının ülkenin hem ekonomisinde hem de iç ve dış politikasında yarattığı dengesizliklerle yakından ilgilidir ve mevcut politikalar sürdürüldüğü sürece bu dengesizliklerin giderilmesi mümkün görünmemektedir.

***

Yazımızın başlığındaki soruya gelince:

Dünya, kaotik bir biçimde çok kutuplu bir hale gelecek gibi görünüyor...

Türkiye'nin nereye gittiğini ise mevcut durum devam ettikçe kimse cevaplayamaz.

(Bitti)