Haftalardır zamları konuşuyoruz, sanki yeni bir şeymiş gibi: Farkında olamadıysak anımsatalım; yaşamımızın hangi gününde zam olmadı ki!
Bu zamlar muazzam bir güncelleme oldu. Beceriksiz iktidarlar, kötü yönetimlerinin faturasını halka yükleyerek gelmediler mi bugünlere kadar? Bu sabahki haber daha muazzam: 'Yeni yılı bekliyor asıl zamlar.' Yapsınlar, yapsınlar! Bu millet vurdukça tozar; ta Osmanlı'dan beri.
***
Rahmetli Kamer Genç, 'İki feneri de kirlettiler' demişti. Kirlenmeyen ne kaldı Allah aşkına! Yaşamı da, toplumu da kirlettiler. Siyasetiyle, dilimizle, yaşantı biçimimizle, hukukumuzla, ahlakımızla ne hallerdeyiz. Gözümüzü yummuşuz adeta kör gibiyiz her şeye.
Fakirle zenginin aynı vergiyi ödediği bir ülkeyiz. 'Ekmek bulamazsanız pasta yiyin' dercesine öğüt verenlere bir tepki var mı? Hangi iktidar vatandaşını yolunacak kaz gibi görmedi yoklayalım belleklerimizi! Savruk ve savurgan bir ulus olduğumuzu kimse yadsıyamaz.
Örnek mi? İşe Ankara'dan başlayalım: 'Hollywood'vari plato kurulacakmış.' Oysa Ankara'nın doğal platoları var değil mi? Her türlü film çevirmeye uygun. Aktörlerin sık sık kılık değiştirdiklerini; senaryoların her türlüsünün çevrildiğini, gizli-açık ilişkilerin göz önünde sürdürüldüğünü görmemek mümkün mü? Her şey bacak gibi görünüyor.
***
Dünyada bizim kadar müsrif bir ülke daha gösterin. 20 yılda yapılanlar böyle söyletiyor bize. Bu kadar zenginsek, bu zamlar niye? Aynı zamlar memura, işçiye, emekliye, asgari ücretliye niye verilmiyor?
Bir ülke düşünün ki; maket üzerinden konut satılıyor. Kooperatif skandalları yaşanıyor. Banker olayları, hayali İhracat, tasarruf bonoları faciaları yaşamış, bankaları batmış-batırılmış ama hiç birinden buna rağmen ders alınmamış olsun! Çeşitli amaçlarla, çeşitli yolsuzluklarla saf insanlar duygu sömürüleriyle dolandırılmış ama aynı düzenin hala sürdüğü bir ülke gösterin! Yok, böyle bir ülke. Bunlar ancak bizim ülkede olur.
***
Mesela Rize bir yılda üç kez sel-heyelan felaketi yaşadı. İzmir'de deprem sonrasında çadırlarda yaşayanları unuttuk bile.1999 depreminin acıları hala dinmedi. Antalya'yı sel aldı götürdü. Marmaris'te orman yangınları hala devam ediyor. Yeni anayasa tartışmaları, zamlar. Ağlaması dindirilmeyen analar, kadın cinayetleri, tutuklu emekli subaylar, Cumartesileri de çalışılmalı asparagası vs.
***
Artık yeni bir gündem oluştu. Yeni bir iktidar mı ya da iktidarın devamı mı? Bütün sorun budur. İktidarda kalabilmek için her türlü çabaları topluma dayatmakta. Akla hayale gelmez vaatlerle seçmene umut aşılayarak seçimi kazanmak için devletin bütün imkanlarını kullanma peşinde olan bir iktidar var. Karşısında da her şeye rağmen bir araya gelen bir 6'lı masa! Vatandaşlar ne düşünüyor merak edersiniz diye aktarıyorum. Ortak kanı şöyle:'Bu gidişle bu ülkede yaşanmaz. Allah bunlara biraz insaf ve vicdan versin.' Eğer hedef 2023 ise bu kriz atlatılmadan olmaz bu değişim. Balkondan verilen sözler' geniş katılımlı anayasa için birlik, kardeşlik ve uzlaşma' üzerineydi. Şimdi en çok da buna ihtiyacımız var. Eğer AKP, sözünde durur ve bunu başarırsa, zaten 2023 gelmiş gibi olur. Ya 'başaramaz' ise; gümbür gümbür hep birlikte okkanın altına gideriz!
***
TBMM açıldı ilk icraatlardan biri sansür yasası oldu. Yasa teklifinde: 'Halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan' kişilerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor. Sahada ise 'Tek sesli bir toplum yaratmak, korku iklimini canlı tutmak, sansürü ve oto sansürü ağırlaştırmak' amacını taşımaktadır. Görünen o ki seçim öncesi' gazetecilerin haber yapmasını, yurttaşın habere erişimini ve haberin serbest dolaşımını engelleyecek olan yasa, ayrıca toplumsal muhalefeti de susturmayı hedeflemektedir.' Bu afyonu yutmadınız herhalde. Demek ki beterin de beteri varmış.