Türk spor camiası olarak son zamanlarda öyle hasretiz ki böyle insanlara…

Yaşamlarını spora adamış, Türk sporuna damgasını vurmuş, hep büyük düşünmüş, yeni projelerin peşinde koşmuş, tuttuğunu koparmış…

'Klasik Memur' zihniyetinden kendini soyutlamış, büyüklerinden feyz almış ve deneyimlerinden yararlanmış… Bunların da üzerine koyarak hep başarının peşinde koşmuş… Devraldığı her görevin hakkını vererek, sorumluluğunu üstlendiği her işte başarıdan başarıya koşmuş…

Tarihinin en başarılı dönemini yaşattığı federasyondan, asılsız dedikodulara dayandırılıp itibarsızlaştırılarak koparılmaya çalışılmış…

Bu adam kim diye sorabilirsiniz… Halter ve başarı denilince akıllara öyle fazla isim gelmez. Say derseniz bir elin parmakları kadar… Kimler mi bunlar? Arif Nusret Say (3 kez), Savaş Ağaoğlu (2 kez) ve tabi ki yukarıda tanıtmaya çalıştığımız Kenan Nuhut…

Kendisiyle Milliyet Spor Servisinde muhabirken tanıştım. 1982 yılında Merhum Arif Nusret Say'ın ikinci federasyon başkanlığı döneminde Genel Sekreterliğe atanmıştı. O günden sonra dostluğumuz hep baki kaldı. Bu görevi 1993 yılında kadar Gençlik ve Spor'da Genel Müdür yardımcısı olarak atanıncaya kadar sürdürdü. 1994 yılında Tarım Bakanlığında Genel Müdür oldu. Ama içindeki Halter ateşi hiç sönmemişti. 1997 yılında Halter Federasyonu Başkanı oldu. Say ve Ağaoğlu'ndan da öğrendikleriyle çok başarılı çalışmalar yaptı, görev döneminde 650'yi aşan Avrupa, Dünya ve Olimpiyat madalyası kazandırdı. Sayısız rekorlar kırıldı. Avrupa Halter Federasyonu (EWF) yönetimine seçildi. Halil Mutlu'nun ülkemize getirilmesinde büyük rol oynadı. Benim de gazeteci olarak takip ettiğim, Naim Süleymanoğlu'nun Atina'da Aralık 2000'de yapılan Uluslararası Halter Federasyonu (IWF) genel kurulunda Asbaşkan seçilmesi için çok büyük katkı verdi.

Ektiği fidanların tam anlamıyla meyve verdiği 2004 Atina Olimpiyat Oyunları oldu. Ülkemizin kazandığı 11 madalyadan (3 altın – 4 gümüş – 4 bronz) 3 altın ve 2 bronz kazanan Halter, Kenan Nuhut ile tüm zamanların en büyük başarısını yaşadı. Halil Mutlu'nun yanı sıra Nurcan Taylan tarihimizde altın kazanan ilk kadın sporcu olarak tarihe geçti. Yine 19 yaşındaki Taner Sağır da alttan gelen yeteneklerin habercisi olarak altını boynuna taktı. Düşünsenize madalya töreninde, aynı branşta arka arkaya 3 kez, hem şanlı bayrağımızı göndere çektirip hem de istiklal marşımızı adeta ezberletmiştik. Bu muhteşem tabloya tanıklık eden sayılı ve şanslı gazetecilerden biri de bendim. Üstelik Sedat Artuç ve Reyhan Arabacıoğlu da bronz ile bu şölene iştirak etmişlerdi.

İşte bize bu başarıları tattırmakta başrolü oynayan ve 2004 Atina Olimpiyat Oyunlarından sonra yapılacak seçimlerde yeri tek garanti olan başkan Kenan Nuhut iken hakkında çıkarılan saçma sapan dedikodular yüzünden seçim kaybettirildi.

Çok sevdiği halterden böyle çirkin oyunlar yüzünden küstürülerek uzaklaştırılan Kenan Nuhut, yönünü siyasete çevirdi. Bu durum spor camiasının bir ferdi olarak beni fazla ilgilendirmiyor. Çünkü, spor her zaman siyaset üstüdür. Ne ilginçtir ki siyasetçiler, sporda ne zaman bir sorun olursa parti ayrımı olmaksızın inanılmaz şekilde bir dostluk ve barış ortamında bunu çözmek için birlikte hareket etmişlerdir. Aslında çok iyi bir propaganda alanı olan sporda, siyasetçiler her derde deva bulmak için adeta bir Fair-play ortamı oluşturmuşlardır.

Böyle bir ortamda kendine, partisine ve yine vazgeçemediği spora hizmet etmek için kollarını sıvayan Kenan Nuhut'a şimdilerde en çok mücadele ettiği yerden saldırı yapılmaktadır. Tüm spor branşlarının belası konumundaki doping olayında haksız şekilde suçlanarak adı bu illet ile özdeşleştirilmek istenmektedir.

İşte bu noktada siyasi görüşü ne olursa alsın haklının yanında durmak zorundayız. Bu illetin pik yaptığı Nuhut'un başkanlık döneminde sadece 5 doping olayı yaşanmasına karşın, sonraki dönemlerde 107 doping vakası olmuş ve 2005 yılında federasyon, 31 Mayıs 2006 tarihine kadar müsabakalardan men ve 100 bin dolar para cezasına çarptırıldı. Yine 2012 yılında, üstelik gençler ve 23 yaş altı Avrupa Şampiyonasında 17 sporcumuzun dopingli çıkması sonucunda yeniden seçilen başkan, 3.döneme başlayamadan istifa etmek zorunda kaldı. 2017 yılında da federasyona yine bir yıl men cezası verildi. Ayrıca 2021 yılında Avrupa Halter Başkanı seçilen bu başkan, geçmişte yaşanan doping olaylarını gizlemekle suçlanarak istifa ettirildi.

Şimdi son derece başarılı bir geçmişe sahip bir insana yukarıdaki gerçekler karşısında sırf farklı görüşte üstelik daha önceleri spora hiç önem vermeyen siyasi partide, spor bazlı çalışmalar yüzünden suç isnat etmek Fair- play'e yakışıyor mu Allah aşkına?