Defalarca izlesem de bıkmadığım filmlerden birisidir 'Mandıra Filozofu'.

Müfit Can Saçıntı'nın yönettiği ve başrolünde oynadığı filmin senaryosunu yazan Birol Güven.

2014 yapımı.

Ünlü br türkümüze de (Çökertme'den çıktım da Halil'im) kaynaklık eden Çökertme'de bir tür Robinson Cruse yaşamı süren, Robenson Cruse'deki gibi zorunluluktan değil, seçilmiş bir yaşam tarzı olarak bunu yaşayan bir insanın, İstanbul'da yaşayan bir iş insanıyla karşılaşması, yaşama tarzlarının çarpışması üzerine kurulu bir film. Kapitalizmin tüketim üzerine kurulu yaşama tarzına karşı, gereksinimin kadar ye, iç, kendi gereksinimlerine göre yaşamını düzenle diyen bir film.

Çok eski bir film değil ama en az dört kez izledim.

O filmdeki nice diyalog usuma geliverir günlük yaşam içinde…

Onlardan birisidir Mandıra Filozofu'nun (Müfit Can Saçıntı) sorusu karşısında, iş insanı Cavit Bey'in (Rasim Öztekin) 'Ben operaya da, baleye de hiç gitmedim' demesi.

Niye söyler bunu?

Çünkü, iş insanı, büyük kentin olanaklarını sıralar:

'Opera var, bale var…'

Mandıra Filozofu sorar:

'Kaç kez gittin?'

***

Şimdi biraz eskiye uzanalım…

Ankara'da Devlet Tiyatrosu'nun kurulmasından önceki yıllara…

Ankaralı sanatseverler, tiyatroya aç yaşamaktadır o yıllarda.

Yıl: 1936

Mart ayı.

Halkevi'nde bir İbnirrefik Ahmet Nurî anma gecesi düzenlenir.

Hasta yatağında ölümü beklediği günlerde bile 'Arkadaşlar tamam mı?' diye sorup, 'Perdeyi açalım!' diye sayıklayan biridir İ. A. Nurî.

Gecede, çok sevdiği ve soyadı yasası çıkınca adını soyadı olarak aldığı oyun sahnelenir:

'Sekizinci'.

Komedi öyle büyük ilgi görmüştür ki, bitişinde alkış fırtınası karşısında perde defalarca açılıp kapanır.

Mekki Said Esen, o günden söz ettiği yazısına (*) şöyle başlar:

'İ. A. Nuri ihtifali, dün gece güzide bir kalabalığı Halkevi salonlarında buluşturdu. Yer bulamayanlar, bilet alabilenlerin en aşağı on misliydi. Birçok kimse müsamereyi ayakta izlemeye katlandı.'

***

Şimdi de bir yıl sonraya çevirelim takvimi.

1937 Şubat'ı…

Yer yine Halkevi.

Bir hafta süren bir tiyatro etkinliği düzenlenmiştir.

Mekki Said Esen bu kez, 'Halkevinin sosyal yardım şubesi, tiyatrosuzluktan bunalan bütün Ankara'lılara güzel bir san'at haftası yaşatarak, hakikaten sosyal bir yardımda bulundu' diye başlayan yazısında (**) der ki:

'Tiyatro Haftası, devlet merkezindeki tiyatro ihtiyacının, ne kadar sedid olduğunu bütün canlılığile müşahedeye de fırsat verdi. Muhakkak olan şudur ki, Ankara'da bir tiyatro kurmak için iş dört nalla bir ata kalmış değildir. Bilakis seyircileri de hesaba katılmak üzere, tiyatroyu karşılıklı olarak terkib eden unsurlardan pek çoğu artık Ankara'da bulunmuş vaziyettedir. Hatta, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun en güzide seyirci gençliği de (Harbiye, Mülkiye…) Ankara'ya taşınmış bulunuyor.'

***

Bugün 27 Mart.

2019'un 27 Mart'ı…

Dünya Tiyatrolar Günü yani…

Büyük kentlerde, İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Bursa'da, Adana'da yaşıyor olmak ayrıcalıktır.

Ayrımında mısınız bunun?

Yoksa, 'Mandıra Filozofu'ndaki Cavit Bey gibi mi yaşıyorsunuz günleri?

________________________

(*) Mekki Said Esen, 'Ankara'da İbnirrefik Ahmet Nurî Gecesi', Cumhuriyet Gazetesi, 18 Mart 1936.

(**) Mekki Said Esen, 'Ankara'lılar Güzel Bir Tiyatro Haftası Yaşadılar', Cumhuriyet Gazetesi, 16 Şubat 1937.

Kaynak Kitap: Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nce hazırlanan 'Eleştirmen Gözüyle / Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu Eleştiri Seçkisi 1923-1960', Cilt 1, Kültür Bakanlığı Yayınları, Birinci Baskı: 1994, Ankara.