18 Haziran Babalar Günü’dür. Babasız geçen 32 yılın özlemini anlatıyor bana. Peki sağlığında çok mu sevgiliydik birbirimize? Pek öyle sayılmaz. Hep çatışma, hep kırgınlık içinde geçti ilk 25 yıl. Bunda kusurlu olan bendim. Şimdi, babamla ikimizin bir arada olduğu ve bir ‘Kurban Bayramı’ gününden kalma tek fotoğraf başucumda. Ona bakarak yatıyor, o fotoğrafa bakarak uyanıyorum…

*

Kuşkusuz bu yetmiyor bana. Babamı en son görüşüm hiç çıkmadı aklımdan: Teneşirdeydi.110 kiloluk koskoca adam 40-45 kilo idi. Ayak kemikleri görünüyordu. Keşke görmemiş olsaydım diyorum hâlâ. Bende nasılsa keşke öyle kalabilseydi. Evin dışında son derece yumuşak başlı olan babam, daha sokak kapısından girerken başlardı onun korkusu: Acaba nasıl girecekti eve ? Sağı solu belli olmazdı. Genelde şiddet estirirdi evde. Şöyle oturup konuştuğumuz bir sohbeti yok belleğimde. Sevgisini hiç belli etmedi. Bunda anasız büyümesinin büyük payı vardı.

*

Komşularımıza ve komşuluklara saygılı ve misafirperverdi. Hamiyetli insandı.Yardımseverdi. Siyaset konuşmaktan pek  hoşlanmazdı. Bu tavrı beni siyasetten soğutmuştu, gelecek vaad ettiğim yıllarda. Ticarette geldiği konumun verdiği bir azamet de vardı onda. Bence en büyük kusuru da buydu. Bu babalar gününde de onu sevgiyle, özlemle ve bazı pişmanlıklarımla anıyorum…

***

Onun kendine özgü bazı söylemlerinden birkaç tanesini onun yaşam ve iş felsefesini göstersin diye sizlerle de paylaşmak istiyorum “Asıl azmaz bal kokmaz. El nezafet-i minel iman (Temizlik imandan gelir). Bana akıl değil para gerek. Hayali geniş adam olmak başarı getirmez. Erken kalkacaksın; üzerine güneş doğdurmayacaksın. Dükkânını akşam erken kapatacaksın. Mazlum ahı almayacaksın. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Duasız evden çıkma. İyilik yap, iyilik dile. Kötü arkadaşlarından sakın kendini. Hısım akrabanı kolla.” gibi örneğin.

*

Şimdi Hollandalı bir yazarın “ Çocuklar Babaları Hakkında Ne Düşünür? “ adlı bir makalesinin son paragrafıyla bitiriyorum babamla ilgili bölümü (Hollanda’da  bir otelde oda kapısının arkasında yazılıydı): “ Ah ! Babam hayatta olsaydı da keşke biraz danışabilseydim!”

***

Babalarla ilgili kimi atasözü ve deyimleri de anımsatarak sonluyorum yazımı. Siz de sözlüklere bakınca daha başkalarını bulacaksınız. Bunların bir birikim, deneyim ve yaşam gerçeği olduğunu yaşayarak öğreniyoruz :

“Baba elma yer oğlunun dişi kamaşır. Bir evlat katar iki evlat satar yer. Baba oğluna bağ bağışlamış, oğlu babasına bir salkım vermemiş. Babadan mal kalır,kemal kalmaz. Bir baba dokuz evladını besler, dokuz evlat bir babayı besleyemez. Baba oğlunun fenalığını istemez” gibi… Baba adam. Babacan. Babası tutmak. Babadan görmek. Baba ocağı. Baba nasihati tutmak. Baba borcu evlada düşmek.

Canımız yanınca anam diye bağırırız da, neden babam demeyiz acaba  hiç düşündük mü? Yaşayan tüm babalara sağlık ve afiyet, sevgi, saygı, selamlar da benden olsun…