1 Mayıs 2009.
Emek bayramı ve ben günboyu çalışacaktım.
Cep telefonuma gelen bir iletiyle başlamıştım güne. Şöyle yazıyordu:
'İnsanlar sahili yürüyordu-başka maksatla / Charles Lloyd'tan -pabo de nude-u çalarak geçtim yanlarından / günaydın deniz, günaydın kumsal, günaydın ter kokusu ve çıplak sabah / mayısın biri, günaydın…'
***
Güne başlamak ne güzeldir!
Hele de baharsa…
Kalkınca açtığınız pencere güneşli bir günün davetini boca ediyorsa yüzünüze…
Buydu cep telefonu iletisinin söylediği de…
İletiyi gönderen bir şairdi ve dizeler sunuyordu 1 Mayıs sabahına…
'Ah Ne Güzel Ne Güzel!' şiirinde de benzer duygularla bir armağan sunmuştu:
'Uyandım: Erken gelen gecenin, kırılma noktasında / Kursağımda güleç uyku – çocukluk / Çatlamış bir aynaya döküp kırık yüzümü / Her şey suyun hükmü kadar asude / Ah ne güzel uyandım!'
'Kuruldum: Çalar saatim yanlış ayarlıymış gibi / Ah ben nerden bileceğim / Bulut namüsaitmiş şimdi / Ah ben ne güzel kuruldum!'
'Katladım: Düşüncemi dertop edip yanağından / Çekmecelerimi açtım, sırasıyla kapadım / Ütüsüz gözlerimi çıkardım aynasından / Sildim parlattım yüzümü / Ah ne güzel katladım!'
***
Ogün Kaymak'tan söz ediyorum…
1964 doğumlu şairlerimizden birisi o. Ben de 1964'lü olduğum için, anılarımı kaleme almaya başlayınca, sunuş niteliğinde yazı yazmış, orada 1964 doğumlu şairlerimizi anmıştım:
'Yaşdaşım olan Türk şairleri mi?
Hülya Deniz Ünal, Aydın Afacan, Enis Akın, Ali Asker Barut, Nazmi Ağıl, küçük İskender, Yücel Kayıran, Altay Öktem, Ogün Kaymak…
Veysel Çolak'ın hazırladığı 2004 Şiir Yıllığı'nda en kalabalık yaş grubu olacakmışız az kalsın, 1962'liler de aynı sayıyla yer alarak, yanıbaşımıza duruvermeseler... Benimle dokuz şair... Bu da ayrı bir mutluluk benim için... Evet ama, yaşdaşım olan bir şair daha var ki, adı anılmaz hiçbir yerde… Oysa, alıp verdiği her nefeste şiiri yaşayandır o… Onu, 'Rüzgar' diye anmak istiyorum ama hadi adını da açık edeyim: Murat Koçak.
Başka yok mu? Var var! Aydan Yalçın'la da aynı yıl gerçekleştirmişiz yeryüzündeki ilk ağlamamızı. Cevat Akkanat'la da… Yine can dostum, o güzelim Denizsuyukasesi'nin emekçisi Uluer Aydoğdu'yla da… Özer Turan'la da…'
***
1964'lülerden Hülya Deniz Ünal, Ogün Kaymak'ın 'Henüz' ve 'Kırık Dans' kitaplarından söz ederken, şöyle der:
'Şair yalnızdır, 'sürekli kovulmuştur bir yerlerden'. Yalnızlık, yaratma ediminin ilk koşuluysa, razıdır, bile isteye seçilmiş bir yalnızlıktır bu. 'imlası düşük bir kederin peşindedir' o, kederin peşine takılmıştır, bizi de sürükleyecektir kendisiyle beraber. Ne de olsa yoldan gönüllü çıkmış ve hayatın şiirine dümen kırmış okurlar vardır karşısında…
(…)
Hayatın fotoğrafını çekerek bir albüme yerleştirip önümüze sürüyor diyebiliriz rahatlıkla. Balıklar, balıkçılar, iskeleler, yüksek terlikli topuklar, an'lar, anı'lar, köpeklerin peşpeşe uluması.. Hayata dair her şeye rastlamak olası, şairin çektiği fotoğraflarda. Kareleri birleştirmek de bize, yani okuyanlara kalıyor.
Jean Paul Sartre, 'Yazma ediminde, bir yaşanan bir de rastlanan sözcükler vardır' der ya hani, Ogün Kaymak'ın şiirinde de, yaşanan sözcükler çoğunluktadır.'
***
'Mayıs'ın biri, günaydın' diyen Ogun Kaymak, artık uyanamayacak bahar sabahlarına. Uyanılmayacak bir uykuya yattı.
Tam da bahar kapılarımızı çalarken…
'Yoldan gönüllü çıkmış ve hayatın şiirine dümen kırmış okurlar'a şiirlerini bırakarak…