Son yerel seçimler iktidar partisi AKP saflarında moral bozukluğu, muhalefet partilerinde ise büyük bir sevinç yarattı...
Türkiye'nin koşullarını bilmeyen biri için bu sonuç şaşırtıcı olabilir...
Çünkü AKP yüzde 44 gibi küçüksenmeyecek oranda oy alırken ana muhalefet partisi yüzde 30'da kaldı... Millet İttifakının diğer partisi İYİ Partiyi de hesaba katsak bile muhalefetin aldığı oy oranı ancak yüzde 37,5 gibi bir rakama ulaşıyor.
AKP'nin 2002 yılında iktidara geldiği seçimde yüzde 34 oy aldığı düşünülürse 17 yıllık bir iktidar döneminin getirdiği yıpranmadan sonra oy oranını yüzde 44'te tutabilmesi dünyanın her yerinde bir başarı olarak görülebilir...
Öyle olmuyorsa, bunun nedenleri üzerinde yalnızca siyaset bilimcilerin değil AKP'lilerin de düşünmesi gerekir.
***
Seçim sonuçlarının iktidarda moral yıpranma, muhalefette ise sevinç yaratmasının en büyük nedenlerinden biri beklenti meselesiydi...
Hemen hiç kimse seçimler öncesinde AKP'nin başta İstanbul olmak üzere metropol şehirlerin neredeyse tümünde seçimi kaybetmesini beklemiyordu...
Öyle ki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidara yakın bir TV kuruluşunda bugün ortaya çıkmış olan tabloya yakın bir tahminde bulunduğunda söyleşiyi yapan gazetecinin tepkisi kahkahalarla gülmek olmuştu.
***
AKP'nin seçim kampanyası sırasında yerel seçimlerin sonuçlarını 'beka meselesi' olarak sunması ve Millet İttifakını oluşturan CHP ve İYİ Parti için aşırı küçümseyici ve sert bir dil kullanması da bu psikolojik ortamın oluşmasında önemli bir rol oynadı...
Eğer seçimler olağan bir yerel seçim ortamı içinde gerçekleşseydi, sonuçlar 'belediye hizmetlerinin başarısı' üzerinden değerlendirilecek ve ortaya çıkan sonuçlar olsa olsa AKP'li belediyelerin performansının yetersizliğine bağlanacaktı... Buna karşılık iktidar partisi yerel seçimlerin sonuçlarını'beka sorunu' olarak sundu...
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan da, kampanyaya Cumhurbaşkanlığı yetkilerini seçim kampanyasında kullanan bir siyasi parti başkanı hüviyetiyle katıldı.
Dolayısıyla 'tarafsız' olması beklenen Cumhurbaşkanı kimliğinin son referandumla siyasi parti başkanlığı ile birleştirilmesinin, başka bir deyişle gücün tek elde toplanmasının ilk bakışta zannedildiği gibi iktidar partisine her zaman yarar sağlamayabileceği ortaya çıktı.
***
Muhalefetin seçim sonuçlarını coşkuyla karşılamasının nedenlerinden biri de bu oldu...
Görüldü ki, iktidarın tek elde toplanması ve iktidar partisinin devletin tüm imkanlarından yararlanması zafer kazanmaya yetmiyor...
Bu da 'umutsuzluk sendromu' yaşayan muhalefetin umutlarının yeniden canlanmasına yol açtı.
***
Muhalefetin umutlarını artıran bir diğer gelişme de başta İstanbul olmak üzere metropol kentlerde kazanılan başarıydı...
Metropol kentler bir ülkenin siyasi yönünü belirleyen bir pusula gibidir...
Oralarda gerçekleşen bir 'hava değişimi' eninde sonunda tüm ülkeye yayılır.
***
2017 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın istifasıyla ilgili yazı kaleme alan Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'İstanbul'u kaybedersek Türkiye'yi kaybederiz' dediğini köşesine taşımıştı...
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan için İstanbul'un taşıdığı önem, bu kentin ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan belirleyici bir nitelik taşıması kadar siyasi kariyerinin bu kentte başlamış olmasından da kaynaklanıyor...
Hatırlanacağı üzere 1985 yılında Refah Partisi'nin İstanbul İl Başkanı olan Erdoğan, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilerek ülke siyasetinde önemli bir kişilik haline gelmiş ve AKP'nin kurularak iktidara geldiği 2002 yılından son seçimlere kadar da İstanbul, kesintisiz olarak AKP tarafından yönetilmişti...
Bu seçim, AKP'nin siyasal egemenliğini ortadan kaldırmamış olsa da İstanbul üzerindeki 25 yıllık egemenliğini büyük ölçüde sona erdirmiş bulunuyor.
(Devam edecek)