Bugün günlerden Pazar... Bilirsiniz pazar günleri beni sıkar. Sanki hayat durmuş gibi gelir nedense. Trafik rahat, cadde ve sokaklar boş, derin bir sessizlik dolaşır ortalıkta. Boşluktaymışım gibi gelir nedense... ***

Yaşam cangılında geride kalan altı günün filmine dalarım o zaman. Düzen bozulur evde alışkanlıkların saati değişir. Kendi başına buyrukluk alır yerini. Özgürlüktür bu. Ama bir de şu kuşatılmışlık olmasa derim o saatlerde...

****

Bir anlamda savrukluk, savrulmadır yaşanan. Örneğin ben yazacak konu sıkıntısı çekerim. Bugün istedim ki, siyaset yapmayayım. Kafamı taktım 6'lı masaya. Bakın kıyısından kenarından bulaştım bile. Bizim her birimiz iyi siyasetçiyizdir. Ya kahvehanede ya da rakı sofrasında en iyi en doğru siyaseti biz yaparız.

***

Siyasete ve iktidara açılan yelpazede dönenip dururuz aslında. Eskiden en iyisini büyüklerimiz bilir anlayışı vardı. Çocukların bayramlarını bile büyükler düzenler o düzene göre bayram ettirmezdi büyükler. Üniversitede bile siyasetin yasaklandığı bir başka ülke var mı? Özgür düşünen gençler yetiştirmek varken dayatılan korku iklimine ne gerek var? Onları bayramlarda 'Meclis'teki koltuklara oturtup yarının büyükleri diyerek övgüler düzerek gönendirerek meydanlarda polisle karşı karşıya getirmek çelişki değil mi?

***

Devlet, Toplum, Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi tam bir kuşatma altındadır. Bunu yaşamın her alanında, her anında duyumsatıyorlar dayatıyorlar. Yandaşlık denen illetten boğuluyoruz. Girin bir kahveye, gidin bir meyhaneye başat konu siyasettir. Son zamanlarda Facebook'ta yorumlara kişiselleştirilmiş eleştiriler alıyorum. Ama ne eleştiriler! Bunları da iyi tanıyorum. Onlar taraftar ben oyuncuyum. Kalemi korumak zorundayım. Yanıtlarımda inciten, hakaret içeren sözcükleri, dayatmaları kullanmıyorum. Çünkü yanıtlar koşullanmış yandaşlardan geliyor.

***

Millet iradesinin yeri sandıktır. Tek ölçü bu... Devlet, parti devleti oldu. Uygulamalar bu paralele indirgendi. Taraf olmazsanız bertaraf ediliyorsunuz. Bunun adına da ileri demokrasi diyorsunuz. 40 yıldır yazdıklarıma bakıyorum zaman zaman. Böylesini hiç yazmış mıyım? Elbette. Örneğin 1990'da. Yugoslavya'nın parçalandığı süreçte olduğu gibi... ABD Ortadoğu'da yeşil kuşak oluşturuyor demişim. Bu sözümü kanıtlamak için 'Oltadaki Balık' kitabını mutlaka okumanızı öneriyorum. Siyaset dinselleşti, hukuk siyasallaştı diye kaç kez yazmışım. Dahası 'hukuksuz yönetimler'/ 'suskun İnsanlar' diye ahkam bile kesmişim vs.

***

İleri demokrasiden söz etmemişim ama. Transformasyon, restorasyon, enflasyon, dezenformasyon, değişim-dönüşüm-gelişim aklıma bile gelmemiş. Kara paranın, rüşvetin, yolsuzluğun bu denli yoğunluğunu akıl edememişim. 'of! Yeter be!' demeyin! Yetmez ama herkese bir kesime bol gelen elbise, bize dar geliyor artık. Cumbaba Demirel şöyle demişti: 'Eldeki kumaş bu, bundan ancak bu elbise çıkar'. Terziler beni bağışlasın, soruyorum: Kalan parçaları yamalık olarak mı kullanıyorlar?

Ne yazık ki ülke büyük çıkmazlar-açmazlar-sorunlarla boğuşuyor.2023 seçiminde yeniden parlamenter sisteme dönüşü, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmayı başaracağımızı umuyorum.