1876 Anayasası'ndan başlayarak ülkemizde yaşanan anayasa tartışmalarını ele aldığımız yazılarımızın sonuncusunda Atatürk'ün ölümünün ardından anayasa değişmese bile, siyasal iktidarın izlediği politikalarda bir değişim yaşandığını...
TBMM'nin karar ve yürütme yetkisinin 'ebedi tek şef ve tek parti'nin elinde toplandığını...
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra çok partili rejime geçildiğinde, toprak reformu, köy enstitülerinin kurulması gibi bir takım girişimlerden 'oy kaybına yol açacağı' düşüncesiyle vazgeçildiğini...
Demokrat Parti'nin iktidar olduğu 1950-1960 yılları arasında ise muhafazakar tabanın tatmin edilmesi için Cumhuriyet yasalarının bir kısmının kaldırıldığını, bir kısmının ise işlemez hale getirildiğini söylemiştik.
***
Bütün bu dönüşümler sırasında 1924 Anayasası'nda önemli bir değişiklik yapılmadı...
Ancak Cumhuriyet Devrimi döneminin yasalarının bir bölümü fiilen kaldırıldı...
Bu gerçeği, dönemin Başbakanı Adnan Menderes, bir konuşmasında , 'Millete mal olmuş inkılapları muhafaza edeceğiz, millete mal olmamış inkılapları tasfiye edeceğiz.' sözleriyle dile getirdi... Hatta iş öyle bir noktaya geldi ki, 1955 yılında DP'nin Meclis'teki grubunun bazı bakanları istifaya zorlaması karşısında Menderes, 'Siz öyle güçlüsünüz ki, isterseniz Anayasa'yı değiştirebilir, hilafeti bile getirebilirsiniz' ifadesini kullandı.
***
Demokrat Parti döneminde yasama organı olan TBMM'nin yargı gücünü de eline alması anlamına gelen 'Tahkikat Komisyonu' kurulması olayı bu anlayışın bir devamıydı...
1960 yılı Nisan ayında TBMM'de Demokrat Parti'nin oylarıyla kabul edilen yasa, 'hukukun üstünlüğü' ilkesini yok sayıyor, muhalefetin ve basının faaliyetlerini soruşturma yetkisini mahkemelerin yerine DP milletvekillerinden oluşan bir komisyona veriyordu...
Bu girişimin ardından öğrenci gösterileriyle başlayan tepkiler, 27 Mayıs'ta askeri bir darbeyle Demokrat Parti iktidarının devrilmesine yol açtı.
***
27 Mayıs, yol açtığı siyasi gelişmeler itibariyle daha sonra gerçekleşecek 12 Mart askeri müdahalesi ve 12 Eylül darbesinden farklı özellikler taşımaktadır...
Darbeye katılan muhtelif rütbelerdeki subaylar hiyerarşik bir yapı oluşturmak yerine 'Milli Birlik Komitesi' adı verilen bir 'komite' kurmuşlardı... Komite üyeleri, siyasi bir görüş etrafında birleşmedikleri için bir süre sonra askeri yönetimin geleceği konusunda anlaşmazlığa düştüler... Komite içinde yer alan ve askeri yönetimin sürdürülmesinden yana tavır koyan bir grubun tasfiyesiyle sonuçlanan bu anlaşmazlık sonunda, komite, güçler ayrılığı ilkesine dayalı demokratik ve toplumsal hakları genişleten bir anayasa hazırladıktan sonra en kısa zamanda seçimlere gitmeye ve iktidarı seçimleri kazanan partiye devretmeye karar verdi...
Böylece, yeni bir anayasa için çalışmalara başlandı.
***
27 Mayıs Anayasası, 'Milli Birlik Komitesi' ile TBMM yetkilerine sahip 'Temsilciler Meclisi' tarafından oluşturulan bir 'Kurucu Meclis' tarafından hazırlandı...
Temsilciler Meclisi üyelerinin bir kısmı çift dereceli seçim sistemi ile seçilen üyelerden; bir kısmı siyasi partilerin temsilcilerinden; bir kısmı ise gazeteler, barolar, sendikalar, yargı mensupları, öğretim görevlileri ve üniversiteler, gençlik ve esnaf dernekleri, ticaret ve sanayi odalarının temsilcilerinden oluşuyordu...
Kurucu Meclis'in oluşturulmasının hemen ardından Meclis'e bağlı 20 kişilik bir anayasa komisyonu kuruldu. 20 kişilik Komisyon'da, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya, Prof. Dr. Münci Kapani, Prof. Dr Bahri Savcı ve Prof. Dr. Mümtaz Soysal ve Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu gibi önemli hukukçular, Turan Güneş, Coşkun Kırca, gibi politikacılar, Doğan Avcıoğlu'nun da aralarında bulunduğu bazı gazeteci ve yazarlar yer almaktaydı.
***
Komisyonun hazırladığı anayasa, 9 Temmuz 1961'de bir referandumla halk oyuna sunularak yüzde 60.4 oranında kabul oyuyla yürürlüğe girdi...
Bu anayasanın en büyük özelliği, 'sosyal devlet' ilkesini öne çıkarması, örgütlenme ve fikir özgürlüğünün yanı sıra çalışan kesimlerin haklarına geniş yer vermesiydi...
Ancak Demokrat Parti tabanına dayanarak kurulan ve 1960'lı yıllarda ülke yönetimine egemen olan Adalet Partisi bu anayasayı hiçbir zaman benimsemedi... Adalet Partili yöneticiler, temsil ettikleri muhafazakar kesimin ve büyük sermayenin görüşleri doğrultusunda bu anayasanın ülke gerçeklerine dayanmadığını, ona dayanarak ülkenin yönetilemeyeceğini savundular ve anayasada yer alan hak ve özgürlükleri uygulanabilir hale getirecek yasal değişiklikleri yapmaktan kaçındılar.
(Devam edecek)