'Alamanya Alamanya biz gibi enayi bulaman ya'

Yurt dışına emek göçü 1961'de başladı. İlk talep Almanya'dan geldiği için Koreli'lerden sonra önce Almanyalı'mız (sonraları Belçika'lımız, Hollandalı'mız, İsviçreli'miz vb). yurttaşlarımız da oldu o yıllardan başlayarak…

Zonguldak, bu konuda bütün ilçelerinden (özellikle madencilerin) gidişiyle yoğunluk kazandı. Devrek'ten ilk gidenlerin topluma zarar verenlerden oluştuğu, sabıkalıların temizlendiği hala konuşulur. Bu yıl 50. yılında bu göç. Neler kazanıldı, neler yitirildi bu 50 yılda?

***

Çok para aktı yöremize, ülkemize. Bu paraların yerinde ve değerinde kullanıldığı konusunda ne yazık ki, başarılı olamadık. Halka açık şirketler istismar ettiler Onları yatırımlara yönlendiremedik. Dağbaşlarına apartmanlar diktiler, içlerini dayayıp döşeyip döndüler. Yılda bir açılan kapıları, tütmeyen bacaları vardı bu evlerin.. Düğünlerde, ticari araçlar almada, kimilerince faiz haram denilerek emanet edilen paralar, başka türlü yollarla çarçur edilen paralardı kazanıp gönderdikleri. Bu furya 80'lere kadar en hızlı dönemini yaşadı…

***

60 yılda üç kuşak oluştu. Son iki kuşaktan aklını kullananlar iş, meslek, yatırımcı, ithalatçı- ihracatçı olanları duyduk, okuduk. Türklerin yaşa- dıkları yerlerde, hemşehrilik kültürünün yoğunlaştığı söylendi. Yabancı evlilikler, burada yıkılan yuvalar öykülere, romanlara, filmlere konu oldu. Sosyal ve kültürel değişim yurdumuza da yansıdı. Yerel adetler-gelenekler değişti. Ekonomi ve ticari hayatımız onların izin dönemlerine endekslendi, yoz geçen dönemlerin telafisi böyle sağlandı. Şimdilerde bu olanağın da kalmadığı söyleniyor. Yani her şey aslına rücu ediyor galiba… Oralarda sefalet yaşayanlar, buradakilere de aynı yaşamı reva görüp; Geçmiş yıllarda memleket özlemi çeken yeni kuşaklar, artık tatil ve turizm beldelerinde dinleniyorlar. Kimileri işsizlik ve çocuk parasıyla yetinip dönmediler yurda. Almanya'da yazarlarımız şairlerimiz sanatçılarımız yeni bir edebiyat türü oluşturdular. Gurbet edebiyatı… Bu yurdumuza da yansıdı. Türk yazarların yapıtları dillerine çevrildi. Bu konuda da devletin destek ve ilgisi diğer alanlardan farklı olmadı…

***

Medya'dan öğrendiğimize göre 'işler orada da iyi gitmiyor'. Kurulan halk açık şirketler ya el değiştirdi- ya da kapandı. Deniz Feneri benzeri dolandırıcılıklarla emekçilerin paraları iç edildi. Seçimlerde Kapıkule'ye kadar gelip gitmek zorunda bırakıldılar. Şimdilerde, oturdukaları yerlerde oy kullanma olanağı verilmeye çalışılıyor. Elçiliklerin, ateşeliklerin yaşattığı sorunlara kayıtsız kalındığı yakınmalarının duyumlarını alıyoruz. Peki içerdeki sorunlar ne alemde? Yurtdışındakilerden beter. 'Görüntüler iç açıcı değildir. İktidar, yine iktidar olmak için her şeyi yapabilecek göz karalığı içinde. Bütün dert halk değil; muhalefeti çökertmek için bütün stratejisini buna uyarlıyor… Muhalefet, ' içimle uğraşıyorum, dışıma bakamıyorum' örneği birbiriyle çekişiyor. Öylesine ki; ülkemizin büyük şehir ve kentlerinde Zonguldak yöresinden göçenlerin mahalleleri oluşmuş; iktidarın ve muhalefetin vekilleri yeniden seçilmek derdinde… Bizse, Göçe geçe bir hal olduk kısacası. Ulusal, manevi, ahlaki,gelenekselkültürel değerlerimiz yok oluyormuş; hiç birinin umurunda değil…