Son yazımızda beynimizdeki 'algoritmik programlar'ın 'limbik sistem' olarak da adlandırılan, hipotalamus, amigdala, talamus ve hipokampüsten oluşan bir yapıda yerleştiğini...

Freud ve Jung tarafından 'bilinçaltı' olarak adlandırılan bu bölgenin içgüdülerimizi yönlendirdiğini...

Ve Algoritmik programların 'doğruluk'tan çok 'işe yararlık' temelinde oluştuğunu söylemiştik.

***

Freud ve Jung, yaşadıkları dönemde nörolojinin bugün sahip olduğu bilgilere sahip olmadıkları için 'bilinçaltı'nın önemini sezinleseler de bu yapının işleyiş mekanizmasını çözememişlerdi...

Bu nedenle Freud, bilinçaltı güdülerimizin cinsel itkilerle belirlenmesine aşırı vurgu yaparken, Jung bu saptamanın yetersizliklerini görmüş ve bilinçaltını 'arketipler'in yönlendirdiğini ileri sürmüştü...

'Şablon' veya 'ilk tip' anlamına gelen arketipler, kültürel yapılarımızı oluşturan ve günümüzde bilgisayarların işleyiş sistemlerini belirleyen 'algoritmalar'la bir çok benzerliğe sahipti.

***

Jung, arketipleri yerleştirdiği 'bilinçaltı' bölgesi (limbik bölge) ile 'ego' olarak adlandırdığı 'bilinçli düşünce bölgesi' (frontal kompleks) arasında hem sıkı bir bağlantı hem de çelişki olduğu gerçeğini görmüş, kişiliğimizin 'dış dünyaya dönük' yüzünü 'persona' (maske), bilinçaltındaki ikinci kişiliğimizi ise 'gölge' olarak adlandırmıştı...

Jungcu bir analist olan Frieda Fordham, onun onayını alarak yayınladığı 'Jung Psikolojisi' adlı kitabında 'gölge' kişiliği şöyle tanımlıyor:

'Gölge, içimizdeki, engellediğimiz herşeyi yapmak isteyen, olamadığımız her şey olan, Dr Jekyll'imize karşın Mr. Hyde'ı temsil eden aşağılık varlıktır. Bu duygunun etkisine kapıldığımızda ya da bir öfke nöbetinde 'kendimde değildim' ya da 'gerçekten bana ne oldu bilmiyorum' diyerek kendimizi bağışlanır göstermeye çalışırken bu yabancı kişilikle uzaklardan tanışmaktayız. Gerçekte, 'bize olan' gölgemizin, ilkel, denetimsiz, ve hayvansal yanımızın ortaya çıkmasıdır.' (Not: 'Dr. Jekyll ve Mr. Hyde' ünlü yazar Robert Louis Setevenson tarafından yazılmış 'kişilik bölünmesi'ni konu alan bir romandır. İnsanın doğasında barınan farklı kişiliklerin zaman zaman dönüşümlü olarak baskın hale gelmesini anlatır.)

***

Sonuçta insan kişiliği katmanlardan oluşmakta, davranışlarımız çoğu zaman bilinçli ve eleştirel düşüncelerle değil 'algoritma' ya da 'arketip' olarak tanımlanan bilinçaltı katmanlarda yerleşmiş programlardan gelen tepkilerle yönlendirilmektedir. Eskiden esas olarak gelenek ve göreneklerin belirlediği bir çerçevede işletilen bu 'programlar', günümüzde ek olarak çeşitli siyasal/toplumsal kurumlar ve digital araçlar tarafından iletilen mesajlarla da 'bombardıman' edilerek sürekli yeniden şekillendirilmektedir. Bu mesajlar, insanların büyük bir çoğunluğunu etkileyen 'algı operasyonları'nın ana malzemesidir...

Biz, çoğu zaman kararlarımızı bu mesajlardan etkilenerek alırken, 'Seçimimizi özgür irademizle yaptık' diye kendimizi kandırıyoruz... Aslında karar özgür irademiz ve düşüncelerimiz tarafından değil, alışkanlıklarımızı, davranış kalıplarımızı ve dışarıdan gelen sinyallere verilen duygusal tepkilerimizi yöneten 'limbik' beyin bölgelerimiz tarafından alınıyor...

Başka bir deyişle, bir algı operasyonuna tabi tutulduğumuzda, biz olay üzerinde düşünmeden önce 'beynin standart operasyonel yanıt sistemi' olan 'limbik sistem' algoritmaları kullanarak gelen uyarılara tepki veriyor. Biz de o tepkilerle şekillenen kararları düşünüp taşınarak aldığımızı zannediyoruz!

***

Beyin aslında burada kısaca tanımladığımızdan çok daha komplike bir yapıya sahip ve bu yapılar eğitim sürecinde yeniden yapılanarak alınan kararlarda değişik oranlarda rol oynayabiliyor...

Peki 'algoritmik yöntemlerle çalışan' bilgisayar teknolojisinin bu işle alakası ne?..

Önceki yazımızda kendisinden bahsettiğimiz Yuval Harari, bazı laboratuvar deneylerini aktararak şunları söylüyor: 'Homo sapiens üzerinde yapılan deneyler... insanların da yönlendirilebildiğini ve insanların beynindeki doğru noktaların uyarılmasıyla aşk, öfke, korku ya da depresyon gibi karmaşık duyguların bile yaratılabileceğini ya da ortadan kaldırılabileceğini gösteriyor. ABD ordusu yakın dönemde insanların beyinlerine bilgisayar çipleri yerleştirerek travma sonrası stres bozukluğu yaşayan askerleri tedavi etmeyi amaçlayan deneyler yapmaya başladı.'

(Devam edecek)