Son yazımızda 38 Kuşağı'nın etkin olduğu dönemin Mustafa Kemal Paşa'nın kurduğu 'ikinci triumvira' dönemi olduğunu söylemiştik...
Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve kazım Karabekir ile birlikte kurduğu 'birinci triumvira' döneminde nasıl 'yalnız adam' olmuş ve İngiliz işgalindeki İstanbul'da Meclis'in açılması üzerine Rauf Bey ve onu destekleyen Karabekir Paşa tarafından yalnız bırakılmışsa, Fevzi Paşa ve İsmet İnönü ile birlikte kurduğu 'ikinci triumvira' döneminde de Fevzi Paşa'nın ordunun başına, İsmet Paşa'nın da bürokrasinin başına geçmesinin ardından devletin 'rutin' işleyişinden zaman içinde uzaklaştırılmış ve yalnızlığa mahkum edilmişti...
1927 yılından öldüğü tarihe kadar Atatürk'ün Özel Kalem Müdürlüğünü ve Çankaya Köşkü Genel Sekreterliğini yapan (aynı zamanda Burdur Milletvekili idi) Hasan Rıza Soyak'ın anılarında bu konu ile ilgili bir pasaj yer alır...
Yıl, henüz 30'lu yılların başıdır...
Atatürk ve Soyak arasındaki bir sohbette konu Atatürk'ün Çankaya'daki yalnızlığına gelir. Gerisini Soyak'ın anılarından okuyalım:
'Yani ben burada bir nevi mahpus hayatı yaşıyorum' dedi. 'Gündüzleri ekseriya yalnızım, herkes işinde gücünde. Benim ise çok günler, bütün günümü değil, bir saatimi dahi dolduracak işim yok. Şu halde ya uyuyacağım, olmazsa kitap okuyacağım, yahut bir şeyler yazacağım. Arada biraz dinlenmek ve hava almak ihtiyacını duyarsam şehrin içinde ve dışında ancak otomobil ile gezintiler yapacağım, sonra? Sonra yine bu hapisaneye döneceğim ve işte böyle kendi kendime bilardo oynayıp, sofra zamanını bekleyeceğim. Bari orada biraz değişiklik olsa, ne gezer? Bu sofra nerede kurulursa kurulsun, karşımda, aşağı yukarı hep aynı şahıslar, aynı yüzler, aynı sözler. Hasılı bıktım, usandım çocuk'.'
***
Hatırlayalım: Bu konuşmanın geçtiği 1930'lu yılların başı, Büyük Dünya Buhranının ülkemizi de etkisi altına aldığı ve Türkiye'nin Sovyetler Birliği'nin ekonomik politikalarından etkilenerek 'devletçiliğe' yöneldiği bir dönemdir...
Bu dönemde hem halkın hoşnutsuzluğu hem de İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak'ın siyasi ağırlığı artmıştır...
Ve Atatürk, en yakın arkadaşı olan Fethi Okyar'a 'Serbest Fırka' adı altında bir parti kurdurmaya karar vermiştir.
***
Atatürk'ün bu kararı verirken 'kontrollü' bir parlamenter demokrasi denemesi yapmak istediği açıktır. Yine açıktır ki, bu deneme, İsmet Paşa ve Mareşal Fevzi Çakmak'ın devlet işlerine Atatürk'ü mümkün olduğu kadar az karıştırma yönündeki politikalarına yönelmiş bir tepkidir...
Meclis'te Atatürk'ün hakemliğinde iki parti olunca ister istemez ortaya çıkacak fikir ayrılıkları konusunda son karar mercii Çankaya köşkü olacak, böylece Atatürk siyaset alanında daha fazla inisiyatif kullanma imkanına kavuşacaktır...
Bu kararda hiç kuşkusuz, Atatürk'ün bu inisiyatifi kullanırken İsmet İnönü ve Fevzi Paşa'yı gücendirmemek niyeti de rol oynamıştır.
***
İlginçtir, Fethi Okyar'ın oğlu Prof. Osman Okyar ve Mehmet Seyitdanlıoğlu tarafından derlenmiş olan anılarında, bu olay gelişirken bizzat Atatürk tarafından 'triumvira' yönetiminin ilk örneği olan Roma'daki Sezar, Pompe ve Crassus üçlü yönetimine atıfta bulunulduğu söylenmektedir... Anılarda, Fethi Bey'in Serbest Fırka'yı kurma önerisini kabul etmesinin ardından yaşananlar şöyle anlatılmaktadır:
'Sofraya indik. İsmet Paşa yanılmıyorsam kendi köşküne dönmüş bulunuyordu. Gazi memnundu ve yapacağı işin memleket ve millet için pek nafi (faydalı) olacağından, bu cumhuriyeti kendi şahsı için yapmadığından bahsediyor ve bir insan için en büyük zevk kendi şahsını bir tarafa bırakarak milletine hizmet etmektir, diyordu. O günlerde meşgul olduğu Roma tarihinden Pompe ile Sezar ve Crassus'tan bu akşam da bahsetti; ve cumhuriyeti şahıs kavgalarından korumanın kendi için bir vazife olduğunu tekrar etti.'
Bilindiği gibi Roma cumhuriyetinin son döneminde cumhuriyetin üç güçlü adamı Sezar, Pompe ve Crassus tarafından kurulan 'triumvira' (üçlü yönetim) süreç içinde parçalanmış, Crassus Partlar'a karşı savaşta yenilerek öldürülmüş, Pompe ile Sezar arasındaki anlaşmazlık ise bir iç savaşa dönüşmüştü. Bu iç savaşta Pompe de kendi adamları tarafından öldürülünce Sezar Roma'nın tek hakimi olmuş, Cumhuriyet dönemi de sona ermişti.
(Devam edecek)