Son yazımızda Cumhuriyet döneminde yetişen ve tüm yaşamlarını Cumhuriyet'in gelişip güçlenmesi davasına adayan '38 Kuşağı'nın trajedisini anlatırken bu kuşağın Cumhuriyet davasını savunacak küçük bir azınlık olarak devlet imkanları ile yetiştirilmiş, bürokraside ve siyasette önemli görevler almış, Devlet'e hizmeti en kutsal görev olarak görmüş, ama sonunda ' Devlet Adamı İnönü'nün, Siyasetçi İnönü'ye yenilmesi' üzerine hem bürokrasiden hem de siyasetten tasfiye edilmiş bir kuşak olduğunu söylemiştik...
Bu kuşağın en önemli başarıları Tarım ve Eğitim alanında gerçekleştirilmiş olan iki önemli girişimdi: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ve bu kanundan yararlanarak toprak sahibi olacak köylüyü eğitmek için kurulmuş olan Köy Enstitüleri...
Birincisi, 1945 yılında TBMM'de kabul edilmesine karşın hiçbir zaman uygulanmamıştı...
Köy Enstitüleri ise 1946 seçimlerinin ardından bizzat CHP'li bakanlar tarafından hızla 'öğretmen okullarına' dönüştürülmüş ve daha sonra 1954 yılında Demokrat Parti iktidarında kapatılarak tamamen yok edilmişti.
***
Köy Enstitülerinin kapatılması konusu toplumumuzda uzun yıllar boyunca tartışma konusu olmuş, bu tartışmada kapatmanın savunucuları '38 Kuşağı'nın en parlak eğitimcilerinden olan ve projenin yaratıcısı sayılan İsmail Hakkı Tonguç'u 'komünist' olmakla ve bu okulları kullanarak köylü gençler arasında komünizmi yaymaya çalışmakla suçlamışlardır...
Yıllar sonra Gençliğinde sendikacılık yapan, daha sonra iki dönem CHP'den Kastamonu milletvekilliği yapacak olan Sabri Tığlı'nın vefatının ardından geride bıraktığı anıları arasında yer alan bir bölüm, bu tartışmaya son noktayı koymuştur...
Tığlı, anılarında UNESCO'da çalıştığı dönemde bu kuruluşun onu Hindistan ve Tayland gibi Güney Asya ülkelerinde görevlendirdiğini, özellikle Hindistan'da kırsal kesimde kurulmuş meslek okulları gördüğünü ve Hintli yöneticilere bu sistemi nereden aldıklarını sorduğunu...
Yetkililerin bu okulları kendilerine UNESCO'nun önerdiğini, onların da bu sistemi Türkiye'deki Köy Enstitüleri örneğinden esinlenerek geliştirdiklerini söylediklerini...
Türkiye'ye dönüşünden sonra Köy Enstitüleri hakkında ne bulursa okuduğunu ancak Tonguç'a yöneltilen 'komünistlik' suçlamasının nereden kaynaklandığını bulamadığını, sonunda Ankara'da tanıştığı Van'lı bir toprak ağası olan ve gençliğinde Moskova Harp Akademisi'ni bitirdiği bilinen Kinyas Kartal'a 'Ağa, sen bilirsin, Köy Enstitüleri Türkiye'ye komünizmi getirmek için mi kurulmuştu?' diye sorduğunu...
Ve şu cevabı aldığını anlatır:
'Yok canım, onlar benim kadar komünizmi bilmezler. Bak ben sana işin aslını anlatayım. Benim köylülerimin işlerini ilçe merkezlerinde, il merkezlerinde benim adamlarım yapar. Benim köylülerim devlet kapısını bilmezler, askere mektubu benim adamlarım yazar, gelen mektupları benim adamlarım okur. Muhtarın kararlarını benim adamlarım okur. Muhtarın kararlarını benim adamlarım yazar. Doğum ölüm kağıtlarını benim adamlarım doldurur ve ücretlerini de alırlar. Bu işler böyle sürerken benim köylerden ikisine Akçadağ Köy Enstitüsü çıkışlı iki öğretmen geldi. Altı ay sonra bu köyler bana biat etmekten çıktılar. Biz Doğulu ağalar oturduk düşündük. Eğer bu Köy Enstitüleri on yıl daha devam ederse Doğudaki ağalık ölecek. Diyeceksin ki, sen köylülerin uyanmasını istemez misin? İsterim istemesine ama ben sağlığımda ağalığımın öldüğünü görmek istemiyorum. İşte bunun üzerine biz doğulu ağalar Demokrat Parti'yle pazarlık yaptık: 'Köy Enstitüleri'ni kapatmaya söz verirseniz oyumuzu size vereceğiz' dedik. Söz verdiler, oyumuzu verdik, onlar da sözlerini tuttular, Köy Enstitüleri'ni kapattılar.'
Anılarda yer alan bu söyleşi, 24 Mayıs 1991 tarihinde ölen Kinyas Kartal'ın ölümünden beş yıl sonra, 27 Temmuz 1996 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde Dursun Kut tarafından yayınlanmıştır.
***
Peki, Tonguç'a ve dönemin 'devletçiliği' savunan aydınlarına yöneltilen bu suçlama neden bu kadar tutmuştu?..
Çünkü 'Devletçilik', günümüzde olduğu gibi o günlerde de 'sağ kesim' tarafından 'sosyalizm', dolayısıyla 'komünizm' ile özdeşleştiriliyordu.
30'lu yıllarda ise toplumsal dönüşümleri savunanların temel özelliği 'devletçi' olmaktı.
(Devam edecek)