Birkaç gün önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından yapılan açıklamayı büyük ilgi ve mutlulukla okudum.

“Türkiye'nin kalbindeki stadyum tamamlandığında dünya sıralamasına girecek!” başlıklı haber aynen şöyle:

“Türkiye'nin başkenti Ankara'da yıkılan 19 Mayıs Stadyumu'nun yerine dünyanın en uzun çelik çatı açıklığına sahip 3'üncü stadyumunu inşa ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Ankara'da 2018'de yıkılan 19 Mayıs Stadyumu’nun yerine TOKİ tarafından inşasına başlanan komplekste çalışmalar hızla devam ediyor. Neredeyse dörtte üçünün yapımı tamamlanan stadyum, ABD ve Çin'in ardından 285 metreyle dünyanın en uzun çelik çatı açıklığına sahip 3'üncü stadyum olacak. Stadyum futbol topu şeklinde inşa edilirken stadyum kompleksinde konferans salonu, müze, kafeterya, eğitim odaları, atölyeler ve birçok branşta spor salonu da yer alacak.”

Yani Ankara yeni 19 Mayıs Stadyumunda çalışmalar aralıksız sürüyor. Tamamlandığında 50 bin seyirci kapasitesiyle Türkiye’nin en modern statlarından biri olacak. Başkent’te yaşayan sporsever biri için bunundan daha güzel bir haber olabilir mi?

Tasarımı itibarıyla sadece futbol için değil; konferanslar, gösteriler, uluslararası spor turnuvaları ve çeşitli kültürel organizasyonlar için de kullanılabilecek şekilde planlandı. Geniş otopark kapasitesi (695 açık – 460 kapalı) ve metroya yakınlığı nedeniyle ulaşım kolaylığıyla stadyumun, uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapması hedefleniyor.

Stadyumun en dikkat çekici özelliği ise 17 bin ton ağırlığındaki dev çelik çatı. Toplam 182 bin 984 parçadan oluşan yapının mühendislik hesaplamaları ODTÜ ve İTÜ tarafından onaylandı. Çatı, 8 betonarme temel üzerine yerleştiriliyor ve tribün betonarmesine 4 noktadan süper kayıcı mesnetlerle bağlanarak maksimum güvenlik sağlıyor.

Buraya kadar her şey çok çok güzel…

Peki nesini beğenmedin, derdin ne diye sorarlar adama… Bakın hemen açıklayayım… Stadyumun inşaatı kimin kontrolünde?

Tabi ki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının… En büyük sorumluluğu, kontrolündeki tüm yeni yapıların çevreye duyarlı, iklim değişikliği ile mücadele edebilme adına sürdürülebilir olması değil mi? Bunun için gayret göstermesi gerekmez mi?

Peki 285 metreyle dünyanın en uzun çelik çatı açıklığıyla 3'üncü stadyuma sahip olmakla övünmemiz yerine bu 17 bin ton ağırlığındaki muazzam çelik çatıyı, bakanlığımızın adına uygun, devasa bir güneş enerji santralini kurarak değerlendirip, hem tesisin kendi elektrik ihtiyacını karşılayacak duruma getirip, hatta fazlasını satarak sürdürülebilir olmasını hem de karbon ayak izini azaltmasını sağlayamaz mı?

Önümüzde ülkemizde kendi elektriğini üreten en önemli örneklerden biri Galatasaray’ın stadyumu… Bu stadyumun güneş panellerinden yıllık 1 megavatın üzerinde enerji üretebiliyor. Ayrıca dünya çapında Almanya’nın Freiburg ve İsviçre’nin Bern stadyumları da kendi enerjisini üreten stadyumlara örnek gösterilebilir. Ayrıca Türkiye’nin güneşlenme süresi bu ülkelere göre oldukça fazla olduğundan bu yatırımın çok daha verimli olacağı da çok muhtemel.

Gelin zararın neresinden dönebileceksek dönelim… Keşke seyirci kapasitesini 5 bin artırıp 50 bine çıkartacağımıza artan maliyeti devasa bir güneş santrali kurmak için çok daha olumlu hem de geri dönüşümü olabilecek bir şekilde değerlendirebilseydik.

Yine de geç kalmış sayılmayız. Dedik ya zararın neresinden dönersek kardır diye.