24 Ağustos tarihli yazımızda Suriye konusunda halen izlenmekte olan denge politikasının 'orta vadede bile sürdürülemeyeceğini' savunmuş ve şunları söylemiştik: 'Türkiye, ya Rusya'nın önerdiği ve Suriye rejiminin kabul ettiği Adana Mutabakatı çizgisine dönerek (dolayısıyla Suriye Hükümeti ile anlaşarak) PKK/PYD kukla devletini engelleyecek... Ya da ABD ile ortaklaşa güvenli bölge kurmak isterken ABD'nin bölge planlarının bir parçası olacaktır... Her iki ihtimalde 'denge politikası' sona erecek, ancak birinci ihtimalde zararın bir yerinden dönülürken ikinci ihtimalde zarar daha da büyüyecektir.'

***

Bu tehlikeyi gören ve ABD ile girişilen 'güvenli bölge' politikasının doğurabileceği sonuçlar konusunda uyarılarda bulunanların sayısı her geçen gün artıyor...

Emekli büyükelçi Uluç Özülker, bu konuda erken uyarıda bulunanlardan biri... Hatırlanacağı üzere Özülker, 13 Ağustos tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir söyleşide iki ülkenin uzlaştığı güvenli bölge mutabakatının belirsizlikler içerdiğini, Türkiye'nin Suriye'deki kaygılarını giderecek en etkili adımın da Suriye hükümetiyle doğrudan temas kurmak olduğunu belirttikten sonra şunları söylemişti:

'Devasa bir sorunu karşımızda buluyoruz, buradan kısa bir sürede olumlu bir çıkış yakalayacağız diye ümide kapılıyoruz. Pratikte bunun nasıl yapılabileceğiyle ilgili kuşkularım var.'

***

Diplomasinin bir diğer duayeni emekli büyükelçi Onur Öymen de 24 Ağustos'ta Aydınlık gazetesinin sorularını yanıtlarken şunları söylüyor:

'Güvenli bölge çalışması yapılan yer Suriye toprağı ve bu bölgede güvenliği sağlamak Suriye'nin görevi... Güvenli bölgenin hemen güneyi Suriye hükümetinin denetlediği bir alan değil. Yani Türkiye burada terör örgütüne komşu olacak.'

Geçmişte Türk ekonomisi ve dış politikasına yaptığı katkılarla tanınan ANKA Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Sencer İmer de aynı gün benzer bir uyarı yapıyor: 'Denge politikaları Suriye'deki çözümsüzlüğe bir çare olamaz. Çözüm için ciddi bir politika değişikliği yapılmalı. Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi yetmez. Suriye ve hatta İran ile de işbirliği yapılmalı.'

***

Bu uyarıların tümü, ABD'nin Türkiye ile varılan uzlaşıya rağmen PKK/PYD ile işbirliğini sona erdireceği konusunda hiçbir açıklama yapmamış olmasına dayanıyor...

Bırakın böyle bir açıklamayı, basın ve yayın organlarında her gün ABD'nin YPG'ye yeni silah sevkiyatları yaptığına ilişkin haberler yer alıyor...

ABD'nin güvenli bölge ile ilgili açıklamalarında da IŞİD terör örgütü olarak nitelenirken PYD'nin adı bile geçmiyor... Bu konuda yapılan en 'ileri' açıklama, Jeffrey'nin yaptığı 'PYD unsurları güvenli bölge içinde yer almayacak' açıklaması.

***

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 11. Büyükelçiler Konferansı kapsamında Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge tesisine yönelik ABD ile varılan mutabakata ilişkin yaptığı değerlendirme de uzlaşmanın bu yönde oluştuğunu gösteriyor...

Hatırlanacağı üzere Çavuşoğlu, o değerlendirmede 'Bizim amacımız güvenli bir bölgenin oluşturulması. Bu bölgede YPG/PYD ve PKK tamamen temizlenmeli.' demişti...

Bu durumda Suriye'nin kuzeyinde şöyle bir tablonun ortaya çıkacağı anlaşılıyor:

- Türkiye ile ABD yönetiminde PYD güçlerinin bulunmadığı genişliği henüz belirlenmemiş bir 'güvenli bölge' kuşağı...

- Onun hemen altında Suriye devletinin müdahale edemediği toprakları üzerinde kurulacak yine ABD denetimi altındaki bir PYD özerk yönetimi.

***

Bu proje gerçekleşirse, Suriye topraklarının halen ABD tarafından denetlenen bölümü üzerinde ikili bir yönetim kurulmuş olacak...

Ve ABD ileride etkisini kullanarak iki 'komşu' arasındaki işbirliğini geliştirmeye çalışacak...

Kısacası, gidiş Türkiye'nin resmen savunduğu görüşlerin tersi yönde ve her halûkarda yapılan uyarıların dikkate alınmasında yarar var.