Son yazımızda II. Dünya Savaşı sınrasında Türkiye'nin Kore Savaşı'na ABD saflarında katılıp NATO'ya girmesinin ardından Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan II. Dünya Savaşına kadar neredeyse 'pürüzsüz' devam eden Türkiye Sovyet Rusya dostluğunun sona erdiğini, ancak Türkiye'yi yöneten politikacıların siyasi eğilimleri ne olursa olsun, sıkıştıkları zaman Sovyetler Birliği'nin kapısını çaldığını söylemiştik...
ABD yanlısı tutumuyla tanınan ve siyaset yaşamındaki ilk yıllarında muhalifleri tarafından bir dönem görev yaptığı Amerikan şirketininin adı olan 'Morrison' lakabıyla anılan Adalet Partisi lideri Süleyman Demirel de iktidarı döneminde Sovyet Rusya ile düşmanlık politikasının Türkiye'nin yararına olmadığını görmüş...
Ve soğuk savaş döneminde iyice gerilmiş olan iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri yumuşatmaya çalışmıştır.
***
Bu konuyla ilgili olarak Rusya'nın Türkiye uzmanlarından Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı mensubu Sergey Koritsky, Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü'nün (RUSEN) Temmuz 2016 tarihli yayın organında yayınlanan 'Süleyman Demirel Döneminde Türk-Rus İlişkileri' başlıklı makalesinde bu konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapmıştır:
'Süleyman Demirel ile ilgili iki hususu belirtmekte fayda vardır. Birincisi Demirel'in pragmatik bir lider olması; ikincisi ise Batı yanlısı komünizm karşıtı bir siyaset adamı olmasıydı. Demirel, Türkiye'nin ekonomik açıdan kalkınması için Sovyet-Türk münasebetlerinin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Diğer yandan Türkiye'nin iç politikasındaki gerçekler ve uluslararası arenadaki konumunu da göz önünde bulundurarak SSCB ile temaslarını temkinli bir şekilde devam ettirmeli, her adımını iyi ölçmeliydi. 1960-70'li yıllardaki Sovyet-Türk münasebetlerindeki istikrarsızlığı ve Türk yetkililerinin SSCB ile siyasi münasebetler geliştirme konusundaki temkinliliğini de bu hususla açıklamak gerekmektedir.'
Koritsky, makalesinin devamında Türkiye'nin jeopolitik önemini iyi anlayan ve gerçekçi bir yol izleyen Demirel'in, 'kendi ülkesinin milli çıkarları doğrultusunda' büyük ülke ve bloklar arasında bir denge arayışı içinde olduğunu belirtmekte ve bu tutumun Türkiye-NATO ilişkilerinde yarattığı sorunları şu sözlerle ifade etmektedir:
'Süleyman Demirel, devamlı Türkiye'ye NATO içerisinde özel bir statünün verilmesi tezini savunmuştur. (...) Böyle bir yaklaşım Türkiye-ABD ve Türkiye-NATO arasında bir takım sorunların yaşanmasına neden oluyordu. Bu da bir çok tarihçi ve siyaset bilimcisinin haklı olarak belirttiği gibi Türkiye'yi SSCB ile yakınlaşmaya itiyordu. 1960'lı yılların sonu ve 1970'li yılların başlarında Sovyet-Türk münasebetlerinin gelişimi artık Ankara'nın Batılı müttefikleri ile münasebetlerindeki sorunların sonucu değil sebebiydi.'
***
Bu yaklaşımın bir sonucu olarak 1967 yılının Eylül ayında Süleyman Demirel, ekonomik ilişkileri geliştirmek amacıyla 100 kişilik bir delegasyon eşliğinde Sovyetler Birliği'ne resmi bir ziyaret gerçekleştirdi...
Demirel, daha sonra bu ziyaretle ilgili şunları söyledi:
'Delegasyona SSCB ile münasebetlerin geliştirilmesine karşı çıkan kimseleri bilhassa dahil ettim. Ben onların kendi gözleriyle SSCB'deki başarıları görmelerini ve bu ülkeye olan yaklaşımlarını değiştirmelerini istedim.'
Moskova, Leningrad, Kiev, Taşkent ve Bakü şehirlerini kapsayan bu ziyaret sırasında imzalanan ekonomik anlaşmalar sonucunda Türkiye'de Aliağa Petrol Rafinerisi, İskenderun Demir Çelik Fabrikası, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, Mersin Petrokimya Fabrikası, Bandırma Sülfürik Asit Fabrikası gibi önemli sanayi tesisleri kuruldu. Sovyet teknolojisi ve kaynaklarıyla gerçekleştirilen bu sanayi işletmeleri için yapılan ödemelerin bir bölümü Türkiye'nin Rusya'ya ihraç ettiği tarım ürünleriyle karşılandı.
***
Soğuk savaşın tüm şiddetiyle devam ettiği o yıllarda bu yaklaşım hiç kuşkusuz ABD ve NATO çevrelerinde tepki yarattı...
Ve Süleyman Demirel'in ABD destekli askeri müdahaleler nedeniyle iki kez iktidardan çekilmeye zorlandı...
Bu olayda onun ülke içinde uyguladığı politikalara halktan gelen tepkinin yanı sıra darbecilerin ülke içinde gelişen demokratik muhalefeti bastırma konusunda Demirel'i yetersiz bulmaları ve Rusya ile gelişen ilişkileri engellemeye çalışmaları da önemli bir rol oynadı.
(Devam edecek)