Dünkü yazımızda tarihi boyunca Hıristiyanlığın Yahudiliğe dayanan köklerini inkarı amaçlamış olan Katolikliğin tersine Protestan hareketin bir tür 'Hıristiyan Yahudilik' olarak görülebileceğini belirtmiş...
'Hıristiyan siyonizmi'nin Theodor Herzl tarafından başlatılmış olan siyonist siyasi hareketten önce Protestan akımların içinden doğmuş olmasının nedeni de budur' demiştik...
Bilindiği gibi, 'siyonizm' adı, İsa'nın dünyayı kurtarmak üzere ikinci kez Kudüs'ün yanında bulunan Siyon tepesine ineceği söylencesinden kaynaklanmaktadır... 'Babil' ile simgelenen 'şeytanın krallığının' yıkılmasından sonra 'Yeni Kudüs'te 'Göklerin krallığının' kurulacağına inanan Hıristiyan Siyonistler ile İsrail devleti'nin başkentinin Kudüs olması gerektiğini savunan Yahudi Siyonistlerle arasındaki ittifakın kurulmasını sağlayan da bu söylencedir.
***
Ancak iki akım arasında kurulan bu ittifak, yalnız inanç düzeyinde kalmamakta tarihsel ve toplumsal bir temele de dayanmaktadır...
Günümüzde, Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde dal budak salmakta olan Hıristiyan Siyonizmi'nin en güçlü ve örgütlü olduğu ülke ABD'dir... Bu durum, ABD'nin kuruluş döneminde taşıdığı özelliklerden kaynaklanmaktadır...
ABD, esas olarak İngiltere'den giden Anglo-Sakson kökenli Protestanlar tarafından kurulmuştur... Anglo Saksonlar, diğer Germen kökenli Batı Asya kökenli halklarla birlikte oldukça geç bir dönemde Grek ve Latin özellikler taşıyan Katolik Kilisesi tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardır... Buna karşın kabile liderliği ile dinsel liderliği birleştiren pagan özelliklerini kısmen korudukları için Katolik Kilisesi'nin koyduğu katı kurallara uymakta zorlanmış ve özellikle Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Ariusçuluk gibi 'heretik' akımlara eğilim göstermişlerdir... Bu durum, Roma Kilisesini güçlendirerek imparatorluğunu genişletmek isteyen Şarlman döneminde Anglo-Saksonlara karşı katliamlarla birlikte yürütülen 'Sakson Savaşlarına' yol açmış, daha sonra zorla Katolikleştirilen halklar arasında 'Hüssitizm' ve benzeri heretik akımların doğmuştur... Almanya'da başarı kazanan Protestanlık hareketi bu tür akımların en güçlüsü ortaya çıkmış ve başarıya ulaşmıştır. İngiltere'de VIII. Henry döneminde devlet tarafından kurulan Anglikan Kilisesi de bu gelenekten güç almıştır.
ABD'yi oluşturan koloniler, esas olarak hepsi Protestan kökenli olan Anglikanizm, Presbiteryenlik, Luthercilik, Anabaptizm ve benzeri mezheplere mensup Anglo-Sakson kökenli göçmenler tarafından kurulmuştur.
***
Yahudi Siyonizmine gelince...
ABD bağımsızlığını kazandığında bu ülkede az sayıda Yahudi yaşıyordu; bunlar da çoğunlukla geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Ortadoğu ve Güney Avrupa kökenli 'Sefardik' yahudilerdi... 19. Yüzyılda büyük bölümü Alman kökenli çok sayıda Yahudi ABD'ye göç etti... Bu göç sonucunda 1850 yılında ABD'de yaşayan tüm Yahudi nüfus 17 bin civarında iken 50 yıl içinde bu sayı 300 bini aştı. 1924'te göçler bir yasayla sınırlandığında ise Yahudi göçmen nüfus 2 milyonun üzerine çıkmış bulunuyordu ve bu nüfusun önemli bir bölümü Almanya'dan gelen Aşkenazik Yahudilerden oluşuyordu. Özellikle New York'ta toplanan bu kesim, hem finans dünyasında hem de ABD yönetim aygıtlarında önemli mevkiler elde etmişti ve Siyonist akıma sempati duyuyordu...
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD Batı dünyasının tartışılmaz lideri olurken, aynı dönemde Hitler rejimi tarafından gerçekleştirilen Yahudi soykırımı nedeniyle Amerikan Yahudileri arasında siyonizme sempati arttı ve Filistin'de bir 'Yahudi yurdu' kurulması eğilimi güçlendi... 1945 sonrasında Filistin'e Yahudi göçünün örgütlenmesinde ve 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasında ABD'deki Yahudi örgütleri ve onların oluşturduğu uluslararası lobi önemli bir rol oynadı... Bu koşullarda Batının desteği ve sermayesiyle kurulan İsrail devleti, doğal olarak ABD'nin Ortadoğu bölgesinde kurduğu emperyalist egemenlik sisteminin 'kilit taşı' haline geldi...
Bu tarihi süreç, ABD'deki Hıristiyan Siyonistler ile Yahudi Siyonistler arasındaki siyasal ittifakın sosyal temelini oluşturmaktadır... Trump, başkan seçilmesini bu ittifaka borçludur... Ve o da yeni başkanlık seçimi arifesinde borcunu ödeyeceğini 'Barış Planı' ile ilan etmiş bulunmaktadır...
Ancak bu plan, gerçekleşmesi çok zor bir plandır...
Ve her halûkarda ileride yeni savaşlar doğuracaktır.