Tıp ve ilaç sanayii ile ilgili yazılarımızda birbirinden ayrılması mümkün olmayan bu iki alanın etkileşim halindeki evrimlerine kısaca göz attık...

Bu alanların ülkemize egemen olan siyasal ve toplumsal politikalardan nasıl etkilendiğini göstermeye çalıştık...

Günümüzde gördüğümüz tablo ise yeni bir dönüm noktasına gelindiğini gösteriyor.

***

Kapitalizm öncesi dönem, tıp ve ilaç sanayiinin 'arkaik dönemi' olarak adlandırılabilir...

Bunu sanayi devrimi ile başlayan bilimsel ve sınai devrim dönemi izledi...

Bu döneme, tıp biliminin atılım yapması, ilaç sektörünün büyük bir gelişim göstermesi ve kimyasal ilaçların imalinin küresel boyutta dev şirketlerin elinde toplanması damgasını vurdu.

***

Günümüzde ise sonuçları tahmin bile edilemeyen bir başka 'devrim' yaşanıyor: Genetik teknoloji ve biyoteknolojik ilaçların giderek kimyasal ilaçların yerini alması...

Canlı yaşamın 'software'ini oluşturan genetik kodların çözülmesi, bunlarla 'oynamayı' mümkün kılmış bulunuyor.... Böylece, daha önce 'bilimkurgu' romanlarına konu olan 'melez yaratıklar'ın 'imal edilmesi' artık mümkün hale geldi...

Bu teknolojinin denek olarak insanları kullanmaya başlaması ve bir zamanlar Mary Shelley'nin kahramanı Dr. Frankenstein'ın yarattığı türden 'canavar'ların ortaya çıkarılması ise artık gün meselesi!

***

Biyoteknolojik ilaçlar, canlı hücrelerin DNA'larının gen teknolojisi kullanılarak ayrıştırılması ve bunların ilaç haline getirilmesiyle elde ediliyor...

Günümüzde bu tür ilaçlar, başta kanser, diyabet, hepatit, hemofili, kalp hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar, anemi, mültiplskleroz olmak üzere 200'e yakın hastalığa karşı kullanılabiliyor...

Bu ilaçların bir diğer önemli özelliği de kimyasal ilaçlara göre çok daha pahalı olmaları; çünkü bunların geliştirilebilmesi için büyük fonlarla finanse edilen ar-ge çalışmaları ve en ileri teknolojiyle donatılmış laboratuvarlar gerekiyor... 'Konvansiyonel' bir ilacın geliştirilmesi gereken zaman ortalama üç yıl iken, biyoteknolojik bir ilacın geliştirilmesi için gereken süre ortalama on yılı buluyor...

***

İlaç sektörü, ar-ge maliyeti en yüksek sektör...

2016 yılında dünyanın toplam ar-ge fonlarının yaklaşık yüzde 15'i bu alanda harcanıyordu... Bu rakam, 2017 yılında yüzde 12 artışla 45,7 milyar dolara ulaştı...

Biyoteknolojik ilaçların devreye girmesi bu artışta büyük rol oynadı.

***

Ancak, yeni teknolojilerin yaygınlaşmaya başladığı sektörlerin, alana girme çabası içindeki yeni aktörlere imkanlar sağladığı da biliniyor...

Örneğin İngiltere'de başlayan sanayi devrimi, önce Avrupa ülkelerine yayıldı, daha sonra Amerika kıtasında ABD'yi öne çıkardı...

Bilgisayar devrimi de başlangıçta büyük şirketler ve devletlerin araştırma birimleri tarafından geliştirilmesine karşın daha sonra düşük imkanlarla piyasaya giren yaratıcı girişimciler, dev şirketler yaratabildiler.

***

'Araya girme'nin başka yolları da bulunuyor...

Gerekli laboratuvar testlerinden geçtikten sonra pazara sunulmak üzere ruhsatlandırılmış biyoteknolojik ilaçlar, 'orijinal/referans biyoteknolojik ilaç' adı altında patentle koruma altına alınıyor ve onu geliştiren rekabetten korunmuş şirkete büyük karlar sağlıyor...

Dolayısıyla devletin denetlediği bilgi kaynakları ve parasal kaynaklar kullanılarak bu alanda yeni teknolojiler geliştirmek ve alanda söz sahibi olmak mümkün.

***

Tarihte bunun en bilinen örneği, Avrupa'da sanayi devrimi aşamasına en son giren ülke olan Almanya'nın 'korumacı' politikalar eşliğinde sanayileşmeye büyük fonlar ayırarak bir çok sanayileşmiş ülkeyi geride bırakması...

Günümüzde Çin'de yaşanan gelişmeler de buna benzer bir örnek sunuyor...

Bilgisayar alanına ABD, Avrupa ve Rusya'dan çok sonra giren Çin, yapay zekaya sahip bilgisayar teknolojisinde adı geçen ülkelerin çoğunu geride bırakmış bulunuyor.

(Devam edecek)