Ülkemizde tıp ve ilaç sanayiinin gelişme dönemlerine bakarsak, ülkeye egemen olan siyasal ve ekonomik eğilimlerin bu sektörlerin yapılarını da etkilediklerini görürüz...

Örneğin, ülke tarihini kabaca, kuruluş dönemi (1920-1930), devletçilik dönemi (1930-1950), liberalleşme dönemi (1950-1960, toplumsalcı akımların gelişme dönemi (1960-1980), neo-liberal politikaların kamucu-toplumsal eğilimleri törpüleme dönemi (1980-1990) ve son olarak da küreselleşme gereği kamu sektörünün tasfiye dönemi (1990'dan günümüze kadar) olarak belirleyebiliriz...

Sağlık sistemi ve ilaç sektöründe de dönemler yukarıdaki tabloya göre belirlenebilir...

Örneğin, 1920-1930 dönemi, ilk yapılaşma dönemidir...

Bu dönemde, en önemli mesele Osmanlı imparatorluğunun yıkılış sürecinde sürekli savaşlar sonucu üretimden kopmuş, yetersiz beslenmiş, hastalıklardan zayıf düşmüş ve önemli bir bölümü köylülerden oluşan topluma asgari düzeyde de olsa koruma ve tedavi imkanları sağlamak olmuştur...

Mustafa Kemal Atatürk, 1926 yılında yaptığı bir konuşmada bu ihtiyacı şu sözlerle ifade etmiştir:

'Köylülerimiz, köy çocukları denilebilir ki bütün hayatlarını tarlada, meralarda hareket vebeden çalışması içinde geçirirler. (...) Türk ırkında mazinin uğursuz, olumsuz, manasız izleri kalmıştır. Tarihlerde dünya hakimi olmuş koskoca Türk milletine bugünkü neslimiz mirasçı olduğu zamanda, bu koca milleti biraz zayıf, biraz hasta, biraz cılız bulmuştur. Efendiler, gürbüz, yavuz evlatlar isterim!'

***

Başlangıçta ekonomiye damgasını vuran liberal yaklaşımlar 1930 buhranının ülkemiz ekonomisine vurduğu darbelerle çökünce, 'devletçilik' anlayışı egemen olmuş, sağlık alanında da toplum sağlığını devletçi bir çizgide çözmeye yönelik arayışlar içine girilmiştir...

Ne var ki, 1930'lu yılların sonunda II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle, ülkemiz savaşa katılmamış olmasına karşın, zaten kıt olan ulusal kaynakların büyük bir bölümü güçlü bir ordu yaratma amacı doğrultusunda harcanmıştır...

Savaşın bitmesinin hemen ardından sağlık alanında o zamana kadar çok az ülkede uygulanmış iddialı bir proje gündeme gelmiştir: 'Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı'.

***

Dr. Behçet Uz'un sağlık Bakanlığı döneminde hazırlanan bu plan 1946 yılında toplanan 9.

Milli Tıp Kongresine sunulmuş ve onaylanmıştı...

Plana göre, ülke 7 sağlık bölgesine ayrılacak ve her bölge kendine yeterli hale getirilecekti... Her 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurulacak ve bu merkezlerde iki hekim, bir ebe, bir sağlık memuru ve bir ziyaretçi hemşire bulunacaktı...

Her 10 köy için bir ebe ve bir sağlık memuru görevlendirilecekti...

Sağlık merkezleri hem koruma hem de tedavi amaçlı çalışacak. Örgütlenme geliştikçe belirlenen her bir sağlık bölgesinde bir Tıp Fakültesi açılacaktı.

***

Dönemi açısından son derece ileri bir kamu sağlığı projesi olan bu plan, Dr. Behçet Uz'un görevden alınması sonucu iptal edilmemiş olsaydı, hiç kuşkusuz ülkemizde ilaç sanayii de kamu sektörü tarafından kurulacak ilaç fabrikaları vasıtasıyla gelişecekti...

Nitekim, ilaç sektörünün geçmişini dönemlere ayıran uzmanlar, 1946 yılına kadar olan zamanı 'Cumhuriyet'ten önceki eczane dönemi', 'Cumhuriyet'ten II. Dünya Savaşı sonuna kadar olan laboratuvar dönemi' ve 'II.Dünya Savaşı'ndan sonraki fabrika dönemi' olarak belirlemektedirler...

Ne var ki, o dönemde gerçekleşen siyasi ve ekonomik yön değişimleri, hem tıp hem de ilaç sanayiinin geleceğini farklı bir biçimde belirlemiştir....

Dünya savaşı yıllarında ilaç üretimlerini artıran laboratuvarlar, devletin ilaç sektörüne girmemesinden yararlanarak fabrikalaşmış ve ilaç sanayiinin kurucuları olmuşlardır... 1952-1957 yılları arasındaki yaşanan hızlı sanayileşme döneminde ülkenin ilaç ihtiyacının yüzde 60'ı bu fabrikalar tarafından karşılanır hale gelmiştir.

(Devam edecek)