Bahar geldi…

Hava sıcaklıkları da giderek artıyor…

Zorlu bir dönemi geride bıraktık sayılır…

Kış uzadıkça keseler cılızlaştı…

İyi niyetli bir bakışla ısınma giderleri düşülürse, biraz soluklanır insanlar.

Öyle ya…

Gelirin önemli bir kısmını tırpanlayan bu gider kalemi, en azından eylül sonuna kadar cüzdanları zafiyete uğratmayacak.

Kışlık giysiler için yapılan mevsimsel harcamalar da büyük ölçüde sonlanınca soluklanmalar biraz daha kolaylaşacak…

Ta ki, bir sonraki sonbahara-kışa kadar…

Et bir yana, yaz bereketi, tavan yapan sebze-meyve fiyatlarının da insaflı bir seviyeye düşmesine yol açarsa ne ala…

Bir de şu pandemi denilen illet olmasa…

Bitti, bitiyor derken ölümcül rakamları yeniden ürkütücü boyutlara getiren aymazlıklar son bulsa…

Tam da ''ohhh'' demeye hazırlanırken, tehlikenin işareti ''kırmızı''nın göbeğine düşmemiş olsak…

Yan apartmandaki komşunun oğlu inadına yapar gibi sabah akşam ses ayarını sonuna kadar açtığı teypten bir zamanlar dillerden düşmeyen o parçayı dinletmese:

''Sana kırmızı çok yakışıyor''

Hani oğlana hak vermiyor da değilim…

Sonuçta durumu yansıtıyor…

''Kırmızı uyarı''

Bu da notalısı…

Ders alan çıkar belki.

Baharın gelişinden, geçici de olsa cüzdanlarda sağlamasını beklediğimiz rahatlıktan söz ettik ya…

Yitirmemize yüz tutan bir alışkanlığımızdan da bahsetmek gerek.

Takvime bakıp tatil günlerini inceleme alışkanlığından…

Pandemi yüzünden can derdine düşünce o alışkanlık da mazide kaldı…

Acaba bu yıl tatil günlerinin toplam sayısı ne kadar?

Özellikle de ara günlerin birleştirilmesiyle ortaya çıkan uzun soluklu tatiller.

Bodrum mu, Marmaris mi, Çeşme mi?

Yoksa keseye uygun başka alternatifler mi?

Onlar da çıktı gündemden…

Pandemi, yıllık keyiflere de kan doğradı.