Bugünkü yazıma, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı başarıyla noktalayarak ülkemizi emperyalist işgalden kurtaran, Cumhuriyetimizin kurulmasını mümkün kılan, kültür dünyamızı genişleterek bu köşede dile getirmeye çalıştığımız sorunları tartışma imkanı sağlayan 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlayarak başlıyorum.

***

Geçtiğimiz Haziran ayında Çin'de 70'i aşkın ülkeden 100'den fazla sosyalist partinin katılımıyla yapılan 'Dünya Marksist Partiler Forumu'na ÇKP adına bir mesaj gönderen Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Çin'in 'kendi ulusal koşullarını ve zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya ve Marksizmi zenginleştirmeye hazır olduğunu açıklamıştı...

Foruma katılan diğer sosyalist parti temsilcileri de genellikle sosyalizmin günümüzdeki sorunlarının nasıl giderileceği meselesine değinmeden, neo-liberalizmi eleştirmişler, kalkınmanın yalnızca sosyalizmle mümkün olacağını, ABD'nin küresel egemenliğine karşı ulusların birleşerek haklarını savunmalarının sosyalizme duyulan ilginin artmasıyla kolaylaşacağını savunan konuşmalar yapmışlardı...

Hiç kuşkusuz, dünyada, özellikle de Çin'de ve Batı Avrupa'nın bazı sosyalist çevrelerinde günümüz dünyasının güncel sorunlarını Marksist/Sosyalist kuram açısından yorumlama ve sosyalist kuramın temel öğretilerini günümüz ekonomisinin olgularına uygulama çabaları sürmektedir.

***

Bu çabaları anlamak ve gerektiğinde eleştirebilmek için dünyanın en büyük ve en önemli 'sosyalist' ülkesi olan Çin'in bu konudaki düşüncelerini izlemek önemlidir...

Günümüz dünyasını niteleyen en önemli özelliğin 'küreselleşme' olgusu olduğu bilinmektedir...

Genel olarak küreselleşmenin tarihi 16 yüzyılda ticari kapitalizmin gelişmesine, kıtalararası deniz ticaret yollarının açılmasına ve sömürge sisteminin kurulmasına kadar uzanmaktadır; ancak burada sözünü ettiğimiz 'küreselleşme', 1991 yılında Sovyetler Birliği ve Doğu Blokunun dağılmasının ardından neredeyse tüm dünya ülkelerinin ABD'nin egemenliğindeki Batı kapitalizminin yörüngesine girmesi ve böylece 'iki kutuplu' dünyanın 'tek kutuplu' hale gelmesi olayıdır.

***

Çin'in diğer tüm ülkelerden farkı, bu küreselleşme sürecine Komünist Partiisi'nin egemenliğine dayalı kendi siyasi sistemini koruyarak girmesi ve küreselleşmenin yarattığı finansal imkanları kullanarak devlet ağırlıklı ekonomik sistemini bilimsel ve teknolojik gelişmelere adapte ederek yenilemesidir...

Bu süreç, Çin'i küreselleşme sürecinde ABD'nin egemenliğine giren ve onun tarafından şekillendirilen tüm ülkelerden ayırmış, böylece diğer ülkeler ABD'nin kurduğu sistemin 'pasif' ögeleri haline gelirken, Çin, ABD'nin ve Batı dünyasının siyasal ve ekonomik alanlarda en güçlü rakibi olmayı başarmıştır...

Bu direnç noktası, daha sonra Rusya'nın da toparlanarak ulusal çıkarlarını koruyan bir politikaya yönelmesinde önemli bir rol oynamış, günümüzde bu iki ülkenin önderliğinde 'çok kutuplu' yeni bir dünya şekillenmeye başlamıştır.

***

Çin'in Mao döneminde sosyalizmi doğrudan hayata geçirmeyi amaçlayan ütopik girişimleri bir kenara bırakması ve tekelci devlet kapitalizmini piyasa ekonomisiyle uzlaştıran yeni bir sistemi uygulamaya koyması bu başarıda önemli bir etken olmuştur...

Yakın geçmişe kadar hem sosyalist dünyadaki rakipleri hem de kapitalist dünyanın efendileri açısından 'kapitalizme dönüş' olarak nitelendirilen bu olgu, aslında sosyalizmin ve kapitalizmin ögelerini bir arada barındıran ve geniş bir şekilde incelenmeyi hak eden yeni bir tür 'geçiş ekonomisi' yaratmış bulunmaktadır...

Ne var ki, 'geçiş'in kapitalizme mi yoksa sosyalizme mi yönelik olduğu meselesi halen tartışmalıdır. Çinli Marksist kuramcılar, kapitalist ögelerin sisteme monte edilmesini savunurken, geri bir ekonomiden doğrudan sosyalist ekonomiye geçişin kalıcı ve uzun vadeli olarak mümkün olmadığını, bu arada sosyalistlerin yönetiminde bir tür devlet kapitalizmi uygulanması gerektiğini, bu sistemin küresel dünya ekonomisi içinde yer almasından ötürü özel kapitalist ögeleri de içermesinin bir zorunluluk olduğunu, bu 'karma' sistemin komünist partisi yönetiminde uzun vadede sosyalizme evrilebileceğini ileri sürmektedir.

(Devam edecek)