Dünkü yazımızda ulusumuzun kurtarıcısı ve cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 'savaş ve barış', 'uzlaşma ve çatışma' politikalarını belirlenmiş devrimci ve rasyonel amaçlarına ulaşmak için nasıl ustalıkla kullandığı üzerinde dururken Büyük Taarruz konusunda yaşanan bir olaya değinmiştik...

Olay, Mustafa Kemal Paşa'nın 1922 yılının mart ayında büyük taarruz tarihini Nisan ayı olarak belirleyen gizli bir genelgeyi Batı cephesindeki ordu komutanlarına göndermesiydi...

Öykünün devamı şöyledir:

İkinci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, gizli emri okuyunca Mustafa Kemal Paşaya bir mektup yazarak, taarruz için nisan ayının erken olacağını, yağmur ve çamur nedeniyle ulaşım ve erzak temininde güçlükler yaşanacağını, makineli tüfek ve top mermisi sayısının yetersiz olduğunu belirterek taarruz tarihinin ertelenmesini ister...

Aradan dört gün geçer. Saat sabahın dördüdür. Karargahın kapısına bir otomobil yanaşır. Yakup Şevki Paşa'nın emir subayı Sadık Atak nöbetçi olarak o saatte ayaktadır, hemen kapıya koşar; otomobilin kapısı açılınca gelenin Mustafa Kemal Paşa olduğunu görür...

Gerisini şöyle anlatır:

'Atatürk'ü ordu komutanının yatak odasına götürdüm... İki general sabaha kadar taarruzu tartıştılar. Sabah saat sekize doğru, bir kahvaltı ve Ordu Kurmay Başkanı Hüseyin Hüsnü (Erkilet) Paşa'yı da emrettiler. Üçü birlikte öğleye kadar çalıştılar... Akşam yemekten sonra, yine Yakup Şevki Paşa'nın odasına çekilip gece saat dörde kadar haritalar üzerinde tartıştılar... Sabaha karşı saat dört sularında Atatürk, Ankara istikametine doğru yeniden yola çıktı... Atatürk, Ankara'ya vardığında, 'İkinci Ordu Komutanının teklifleri uygun görülmüş ve eksikliklerin tamamlanması için taarruz tarihi ertelenmiştir' diyerek Yakup Şevki Paşa'nın önerilerine uyulduğunu açıklamaktan çekinmemişti.'

***

Bu olay, Mustafa Kemal Paşa'nın kararlarını alırken çevresindeki insanların görüşlerinden nasıl yararlandığını göstermesi açısından önemlidir...

Ancak olayın devamı, Paşa'nın yalnızca olumlu fikirlerden yararlanmakla kalmadığını, gerektiğinde kendi fikirlerini nasıl kararlı bir şekilde uyguladığını da gösterecektir.

Yakup Şevki Paşa'nın Nisan ayındaki genel taarruz fikrine karşı çıkarken ileri sürdüğü düşünceler, olgulardan olduğu kadar kendisinin 'aşırı ihtiyatlı' ve 'uzlaşmacı' bir yapıya sahip olmasından da kaynaklanmıştır. Nitekim Ağustos ayı gelip de büyük taarruz için koşullar olgunlaşınca, daha öncekine benzer gerekçelerle yine taarruzun ertelenmesini savunur; ancak Mustafa Kemal Paşa, bu kez onun düşüncelerine itibar etmeyerek taarruzu başlatır.

***

Taarruzun gelişmesi sırasında Yakup Şevki Paşa, bu kez de Yunan kuvvetlerinin çekildiği mevzileri işgal etmekte tereddüt eder... Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya 'Kolayı var. Hareket emrini doğrudan kolordu komutanlarına ver. Yakup Şevki Paşa da ordusunun peşine takılsın.' der... Öyle de olur.

Zaferin kazanılmasının ardından Yakup Şevki Paşa, bir zamanlar askeri okulda hocalığını yaptığı Mustafa Kemal'le karşılaşır karşılaşmaz: 'Paşam! Sen haklı çıktın! Ver elini öpeyim! Bu zafer, senin azmin sayesinde kazanıldı.' diyerek onun ellerine sarılır... Mustafa Kemal, bu sözlere : 'Hayır Paşam! Bu zafer, milletin gayreti, sizin emeklerinizle kazanıldı. Bu zafer, hepimizin!' cevabını verir.

***

Mustafa Kemal Paşa, zaferden sonra da Yakup Şevki Paşa'yı önemli bazı olaylarda görevlendirir...

Bunlardan biri Çanakkale Boğazı'nda bulunan İngiliz kuvvetlerinin kuşatılması harekatını yürütmektir...

İngilizlerle gereksiz bir çatışmanın çıkmasını istemeyen Mustafa Kemal Paşa'nın bu görevi Yakup Şevki Paşa'ya vermesinin sebebi, onu 'en ihtiyatlı komutan' olarak değerlendirmesidir.

***

Atatürk, savaş ve barışın birbirini bütünlediğini, kimi zaman barışın en güçlü 'silah'tan bile daha yararlı bir biçimde kullanılabileceğini daha sonraki bir çok tutumu ile de göstermiştir...

Bunun en açık örneği mağlup Yunanistan'ın başbakanı Venizelos ile bir araya gelerek barışı inşa etmesi ve iki ulus arasındaki düşmanlığı dostluğa çevirmesidir... Öyle ki Venizelos, onu bu davranışı nedeniyle Nobel Barış Ödülü'nün ona verilmesini önermiştir...

'Savaş ve barış'ı ustaca kullanma özelliği, Atatürk'ü başarıya ulaştıran ve büyük yapan pek çok özelliğin en önemlilerinden biridir.