Son yazımızda Avrupa Politika Merkezi Analisti Marco Giuli nin, Rusya'ya karşı yaptırımların Avrupa ekonomisi üzerindeki etkileri ile ilgili saptamalarını aktarmış ve AB'nin ham petrol ithalatının yaklaşık yüzde 26'sını, petrol ürünleri ithalatının da yüzde 17'sini Rusya'dan yaptığını hatırlatmıştık...
Giuli, kısa vadede Avrupa'ya petrol ve doğalgaz sağlayabilecek ülkelerin Irak, İran ve Libya olduğunu...
Ancak bunun için Irak'ın OPEC kotalarını çiğnemesi, İran'ın ABD ile yürüttüğü nükleer anlaşmayı sonuçlandırması ve Libya'nın da iç jeopolitik istikrarsızlığı sonlandırması gerektiğini söylemişti.
***
Giuli, AB'nin yıl sonuna kadar Rus gazı ithalatını tamamıyla durdurmasının da belirli şartlara bağlı olduğunu vurgulayarak şu saptamayı yapıyor:
'Rusya'dan petrol ithalatını tamamıyla durdurmak ancak petrol fiyatları bağlamında tüm Avrupa'ya yansıyacak belirli bir bedel karşılığında mümkündür. Slovakya'nın rafineri sektörü, yüksek oranda Rusya'nın Druzba sistemi tedarikine bağlıdır ve bu anlamda alternatifleri kısıtlıdır. Bazı korunmasız ülkelere istisna sağlanmasının sebebi budur.'...
Ve sözlerini şöyle noktalıyor: 'Rusya'nın diğer piyasalara tedarik edeceği petrol miktarı fazla olursa, olası yaptırımların piyasalara etkisi sınırlı kalabilir.'
***
Avrupa ülkeleri bu tartışmaları yapar ve Rusya'dan aldıkları petrol ve doğalgazı yaptırımlarla nasıl sıfırlayacaklarını tartışırlarken, petrol fiyatlarının artışı nedeniyle yakın geçmişte görmedikleri bir enflasyon dalgası ile karşı karşıya kalmış bulunuyorlar...
Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) öncü verilerine göre Almanya'da enflasyon mayısta yüzde 8,7 ile son 48 yılın zirvesini gördü. Euro Bölgesi yıllık enflasyonu ise Haziran 2022'de yüzde 8,6'ya yükselerek tarihi rekorunu kırdı. Hatırlanacağı üzere ABD'de de enflasyon yüzde 8.6 ile son 40 yılın zirvesine ulaşmıştı...
Bütün bu olgular, özellikle AB'nin petrol ve doğalgaz piyasasındaki dalgalanmalardan son derece olumsuz olarak etkilendiğini gösteriyor. Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, ülkenin enerji planlarını tekrar gözden geçirdiğini söylüyor. Almanya'nın Rusya'ya bağımlılığı azaltmak amacıyla kömür tesislerini yeniden devreye sokabileceği ve kömür santrallerinin kullanımını 2030 sonrasına uzatabileceğini belirtiliyor.
***
İşte tam da bu noktada, Rusya'dan AB'yi daha da zora sokacak bir 'hamle' gelmiş bulunuyor...
Rusya, Avrupa'ya ihraç ettiği doğalgazı Baltık Denizi altından Almanya'ya ulaştıran 'Kuzey Akım 1' boru hattındaki akışı, 'bakım çalışmaları nedeniyle' 21 Temmuz'a kadar 'askıya aldı'. Gazprom, 15 Haziran'da Alman Siemens şirketine bakım için gönderilen bazı teknik ekipmanların yaptırımlar nedeniyle geri dönmemesi sebebiyle 21 Temmuz'da gaz sevkiyatı yeniden başlasa bile yüzde 40 oranında bir kapasite düşüklüğü yaşanacağını açıkladı...
Öyle görünüyor ki, 'bakım' işi bahane; olay aslında Rusya'dan doğalgaz alımını tamamen durdurmadan önce kışlık depolarını doldurmayı planlayan Avrupa ülkelerinin oyunlarını bozmaya yönelik bir hamle!
***
Yaptırımların ne kadar etkili olabileceği konusundaki şüpheler yoğunlaşırken, yalnız Avrupa'nın içinde değil, ABD'nin kendi içinde de yaptırımlar konusunda farklı görüşler gelişiyor...
Anketler, Ukrayna savaşının ve yaptırımlar politikasının baş aktörü Biden'ın politikalarına karşı tepkilerin giderek yoğunlaştığını ortaya koyuyor...
Önümüzdeki seçimlerde tekrar aday olacağını açıklayan eski ABD Başkanı Donald Trump da, Biden'ın ulusal ekonominin içini boşalttığını söylüyor ve 'Ben hala iktidarda olsaydım, Ukrayna savaşı asla olmazdı' diyor.
***
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Biden ile Trump arasındaki kavga, aslında ABD dış politikasını yönlendiren büyük çıkar grupları arasındaki görüş ayrılıkları ile yakından ilişkili...
ABD'nin öncelikli hedefinin Rusya mı yoksa Çin mi olması gerektiği konusunda yaşanan görüş ayrılıkları son başkanlık seçimlerinde kampanın en önemli tartışma konularından birini oluşturmuş ve Rusya'nın ana hedef olarak alınmasını savunan NATO'cu Biden seçimleri tartışmalı bir biçimde 'kıl payı' kazanmıştı...
Sovyetler Birliği'nin dağılmasını sağlayan ABD-Çin ittifakının kurucularından olan Kissinger da bu tercihe, Rusya'yı ABD'nin aslında en büyük rakibi olan Çin'in ileri karakolu haline getireceği ve 'yeni bir soğuk savaş' ortamı doğuracağı gerekçesiyle karşı çıkmıştı.
(Devam edecek)