Bir gün gelecek, koronavirüs salgını da tarihteki yerini alacak...
Bu olay, virüsün mutasyonlar geçirerek etkisini kaybetmesi yoluyla mı olacak yoksa aşılar sayesinde mi, bilemiyoruz...
Ama koronavirüsün geride bıraktığı izler, hem insanların bedenlerinden hem de toplumsal ve ekonomik yaşamdan kolay kolay silinmeyecek.
***
Önce bedenlerdeki izlerden başlayalım...
Dünyada toplam koronavirüs vakası sayısı 155 milyonu geçti... Hayatını kaybedenlerin sayısı 3 milyonun üzerinde, iyileşenlerin sayısı ise 100 milyona yakın...
Ancak iyileşenlerin büyük bir bölümü, hastalığa yakalanmadan önceki sağlık durumlarına dönemeyecek.
***
Hastalıktan olumsuz etkilenen organların başında akciğerlerin geldiği biliniyor. Ne var ki, akciğerler kadar bedenin ana arterlerini oluşturan damar sistemi de hastalıktan zarar görüyor...
Kardiyoloji uzmanı Prof. Ali Rıza Erbay, Covid-19'un damarlarda yol açtığı zararları şöyle anlatıyor:
'Virüs, damarlara tutunup direkt ve indirekt etki yapabiliyor. Kalp tıkanıklığına yol açabiliyor, kalbin kasılmasına etkisi olabiliyor, kalp yetmezliğine, kalp hücresinin iltihabına, ritim bozukluğuna yol açıyor; kalp kasılmakta zorlanıyor ve ileri kalp yetmezliği ortaya çıkıyor. Bunun dışında pıhtılaşmayı artırıyor. Bu da pulmoner emboliye (pıhtı atması) sebep olabiliyor. Akciğerde büyük damarlar vardır, akciğerlerdeki o damarlar dallara ayrılır; hastalık, o damarları tıkayarak ani ölüme yol açabiliyor, küçük damarları da tıkayarak nefes darlığına neden oluyor. Bunların dışında akut böbrek yetmezliği, akut kardiyak hasar da gelişiyor'.
***
Hastalığın vücutta bıraktığı izlerle ilgili olarak Rusya'da yapılan araştırmalar , yeni tip koronavirüsün (Covid-19) sadece akciğerleri değil, aynı zamanda beyni, kalbi, karaciğeri ve gastrointestinal sistemi de etkileyebileceğini gösterdi...
ABD'li ve İngiliz uzmanlar koronavirüsün beyni doğrudan enfekte ettiğini, katatoni ve Guillain-Barre sendromu gibi son derece ciddi rahatsızlıklara sebep olduğunu açıkladılar...
Çin'in Vuhan kentinde nisan ayında yapılan bir çalışmada 214, Covid-19 hastasında virüsle bağlantılı nörolojik komplikasyon tespit edildi. Hastalığın nörolojik sistem üzerinde yaptığı etkiler üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar, Covid-19'un solunum hastalıklarının yanı sıra psikoz, mani, depresyon ve yorgunluk gibi zihinsel sorunlara neden olduğunu saptadı. İspanya'da ise iki hastanede tedavi olan Covid-19 hastalarının yarısında sinirsel hastalıklar geliştiği belirlendi.
***
Koronavirüsün yol açtığı zararlar, salt akciğerler ya da vücudun başka organlarıyla sınırlı kalmıyor. Hastalığın toplumsal yaşam koşullarını ve ekonomiyi de olumsuz etkilediği gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor...
O nedenle bazı bilim insanları salgını artık 'pandemi' olarak değil 'sindemi' olarak adlandırıyor...
İlk kez 1990'lı yıllarda Amerikalı bilim insanı Merrill Singer tarafından üretilen bu kavram, birden fazla hastalığın birbirini tetiklemesi ve sonuçta bu hastalıkların bir 'sinerji' yaratarak her birinin kendi başlarına vücuda verebilecekleri zararın çok üzerinde bir zarar vermesi olgusunu ifade etmek için kullanılıyor.
***
Merrill Singer, koronavirüs salgınını da bir 'pandemi'den çok 'sindemi' olarak nitelemek gerektğini düşünüyor ve 'Eğer insanları, sağlık sistemlerini, ekonomiyi mahveden bu salgına dur demek istiyorsak, sindemiyi mümkün kılan sağlık sorunları ve mevcut hastalıklara ilişkin de bir şeyler yapmamız, yoksulların sağlık hizmetlerine erişimini ya da yeterli besine ulaşmasını zorlaştıran yapısal faktörlere de çözüm sunmamız lazım' diyor...
Singer, insanlığın bundan sonra karşı karşıya geleceği salgınlara da bu açıdan yaklaşmak gerekeceğini, iklim değişikliği başta olmak üzere doğal çevredeki değişimlerin bile ileride bu tür salgınları tetikleyebileceğini belirtiyor...
Olaya 'sindemi' olarak yaklaşan bir çok uzman, gelecekte karşımıza çıkacak bu tür salgınları etkisiz kılabilmek için yalnızca sağlık ve çevre gibi faktörlerin değil, toplumlarda giderek artan toplumsal eşitsizlik ve yetersiz beslenme gibi faktörlerin de 'iyileştirilmesi' gerektiğini savunuyor. Tıp dergisi Lancet'in genel yayın yönetmeni Richard Horton da bu görüşü paylaşarak şunları söylüyor: 'Bir tedavi ne kadar etkili, bir aşı ne kadar koruyucu olursa olsun, Covid-19'a saf bir biyo-medikal çözüm arama çabası başarılı olmayacaktır. Hükümetler toplumlarımızdaki derin eşitsizlikleri düzeltecek politikalar geliştirmedikçe hiçbir zaman salgınlara karşı güvende olmayacağız'.
(Devam edecek)