31 Mart 2019 yerel seçimleri öncesinde oluşacak olan seçmen tercihleri konusunda yapılan araştırmalar yayınlanmaya başlandı...

Bu araştırmalar, tıpkı 24 Haziran 2018 seçimlerinde olduğu gibi 'kararsız seçmenler'in seçim sonuçlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynayacağını gösteriyor...

Seçimler öncesinde yapılan ittifaklarla iki ayrı blok oluşturan iktidar ve muhalefet cephelerinin mücadelesinin odak noktasında da bu sorun yer alıyor.

***

Hiç kuşkusuz, sözü edilen kitle farklı siyasal tercihlerden geliyor...

Dolayısıyla 'mütecanis' bir kitleden söz etmiyoruz...

Hatta, bu kitlenin bir bölümünün gerçekten kararsız olmadığı bile söylenebilir.

***

Konuyu biraz açarsak...

AKP'nin uzun yıllar süren iktidarının ekonomi, devlet ve bürokrasi katmanlarındaki egemenliğini adım adım güçlendirmesi ve sonunda neredeyse tüm yetkilerin tek elde toplanmış olması, muhalefete eğilim duyan ancak bunu açıklamaktan çekinen bir kitle ortaya çıkarmış bulunuyor...

Dolayısıyla, bu kitle içinde yer alan bir çok değişik eğilime mensup seçmenin siyasal anketçilerin sorularını cevaplarken gerçek siyasi eğilimlerini açıklamak istemedikleri düşünülebilir.

***

Ancak, bunun ötesinde gerçekten kararsız bir kitlenin büyümekte olduğunu gösteren belirtiler de eksik değil...

Bu kararsızlar hem iktidar blokundan hem de muhalif partilerden geliyor...

Bu kitleyi kazanma mücadelesinde ekonomik güçlükler iktidar partisini, program belirsizliğinden kaynaklanan yalpalamalar ise muhalefet partilerini olumsuz etkiliyor.

***

Bu arada AKP'nin ve ana muhalefet partisinin kararsız kitleyi kazanmak için izleyecekleri politikalar da belirginleşmeye başladı...

AKP, seçim propagandasinda 'milliyetçi' temalara ağırlık veriyor... Muhalefet ise 'liberal' ve 'Batı yanlısı' bir propaganda yürütüyor.

Bu eğilimler iktidar ve ana muhalefet partilerinin ittifak politikalarını da belirliyor.

***

Ne var ki, söz konusu partilerin 'kuruluş felsefeleri' ile günümüzde ortaya çıkan konjonktürün yarattığı ittifaklar politikaları arasında çelişkiler var...

Bir örnek vermek gerekirse, AKP, liberal bir söylem kullanarak 'Milli Görüş' geleneğinden kopanlar tarafından kurulmuştu... İktidarının ilk yıllarındaki ittifak politikaları da daha çok 'merkez sağ'ın ve 'liberal aydınlar'ın kazanılmasını amaçlıyordu...

Bu politika, dış ilişkilerde ABD ve AB yanlısı bir tutumu, içeride ise 'açılım politikasını' doğurmuştu...

CHP'nin kuruluş felsefesi ise Batılı emperyalist ülkelere karşı 'ulusalcı', 'liberal' ekonomik çevrelere karşı 'devletçi/halkçı' politikalar izlemeyi gerektiriyordu...

Bu ilkeler, CHP'nin ilkelerini simgeleyen 'altı ok'ta ifadesini bulmuştu...

CHP'nin toplum nazarındaki konumunu şekillendiren de bu ilkeler olmuştu.

***

Mevcut konjonktürde ise söz konusu eğilimler tersine dönmüş vaziyette...

AKP, liberal çevrelere ve onları destekleyen Batılı ülkelere karşı bir söylem geliştirdi... Bu söylem, 'açılım' politikasını terk etmek, 'Batı yanlısı' liberal ve Fetöcü eğilimlere tavır almak, MHP ile ittifak kurmak gibi sonuçlar doğurdu...

Suriye politikası da Rusya ve İran ile yakınlaşmaya bağlı olarak bazı değişimlere uğradı.

***

CHP ise, tam aksine AKP'nin boşalttığı alanları doldurmak ve değişen politikalardan rahatsızlık duyan kesimleri kazanmayı amaçlayan tutumlar içine girdi... 'Dilini' sağ kesime uydurmaya, 'açılım' politikasının savunuculuğunu yapmaya, ve 'liberal merkez sağ'ın temsilciliğine soyunan İYİ Parti ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor...

Bu tutumlar, özellikle büyük şehirlerde belediye başkan adaylarının kimliğinin belirlenmesinde etkili olurken...

Hem parti içinde hem de 'geleneksel' seçmen içinde tepkiler yoğunlaşıyor.

***

Bu durumda 'kararsız kitleyi kim kazanacak' sorusu öyle görünüyor ki son ana kadar cevabını bulamayacak...

Çünkü kararsız kitlenin bir bölümü aslında 'kararsız' değil... Diğer bölümü ise değişik eğilimler arasında yüzen-gezen bir tutum sergiliyor ve konjonktürel gelişmelerden büyük ölçüde etkileniyor...

Bu arada kararsızların bir bölümü kararlarını verirken 'kararlı'ların bir bölümü de 'kararsız' hale geliyor.