Bayramı İstanbul'da karşıladık… İyilik dileklerimizi sunduk dostlara…
***
Önce Mudanya'da Kız torunum İrem'in yaş gününü kutladık… Daha nice yaşlara dedik, başarılarının devam etmesini diledik…
Güzelyalı, her zamanki gibi rüzgarlı, nemli, dalgalı denizi olan, en güzel zamanının Eylül olduğu bilinen bir semt. Malum Mütareke Müzesi olan bir ilçe Mudanya. Biz orayı da çok seviyoruz. Her yıl bir kere bilinen nedenle de ziyaret ediyoruz…
***
Dönelim İstanbul'a:
Yahya Kemal, Milletvekiliydi. Bir gazeteci sorar: 'Ankara'nın nesini seviyorsunuza: 'İstanbul' dönüşünü' yanıtını verir. Ben de ona öykünerek: 'Ben de artık İstanbul'dan Ankara'ya dönüşümü sever' oldum. Oysa Benim İstanbul'um, gençliğimin geçtiği dönemin İstanbul'udur… 14 yıllık bir yaşam serüvenidir bu süre…
***
Bayramla birlikte torunumuz Can Murat'ın yaş gününü kutladık. 0 bizim, soyumuzun veliahtıdır. Uzun ömür, sağlıklı başarılı nice yıllar diledik. Özlem giderdik. Bu arada elbette gecesi gündüzüyle, İstanbul'u da gezdik. Böyle bir İstanbul'a asla hayal etmedim. Pandemi nedeniyle üç yıl sonra gördüğüm İstanbul: RANT'İSTANBUL olmuş. Gerçi yetkililer artı, dikey değil YATAY NİMARİ uygulayacaklarını söylediler. Hatta Rize'de Sel Felaketi sonrası orada da bu saptama dile getirildi.
***
İstanbul'da üç şey dikkatimi çekti: Bayram akşamı, Arnavutköy- Kireçburnuna otomobille gezi yaptık. Yayalar için yol yapılmış. Lebalep masa sandalye, semaver, bisikletliler, koşu yapanlar vardı. Yolun sağ tarafı dizi dizi lüks otomobillerle doluydu. İki tarafı da işleyen yolda mucizevi bir yolculuktu 0 gece…
Ertesi sabah, Çubuklu'da Belediyenin sosyal tesislerinde kahvaltı yaptık. Oradan Beykoz'a ve Yuşa Tepesi'ne çıktık. Sonra ver elin Poşenezköy ve elbette Kolina'da ikindi çayı içtik. Ben görmeyeli 20 yıl geçmiş aradan. Daha da büyümüş. Ancak pek çok Polayalı da ülkesine dönmüş, öyle bilgi aldık. Ayrıca da ünlülerimizin kimilerini de villaları varmış…
***
Devasa gökdelenler, İstanbul'un göğünü delmiş. Yaşanılmaz ama parası olan için yaşamaksa çok kolay. Ama mesela ben Ortaköy'de plato olan meydanı anımsadım. Üç arkadaş filmini izlemenizi isterim. Çamlıca Tepesi'nde dev bir cami ve kule yoktu. Âşıkların hevesiydi benim zamanımda. Tarabya'daki Huber-eskiden köşktü- adeta saray olmuş. Trianon gazinomu göremedim, çok değişmiş. Ama Bebek Otel yerli yerinde. Emirganı tanıyamadım ama oğlu gösterdi. Kısacası ıkış tıkış, sıkış sıkış bir İstanbul var şimdi… HİDİV KÖŞKÜ de Hazineye devredilecekmiş (bende özel anıları var)…
***
Ankara'ya ulaştığımızda Bozkır kebti olduğu göze ilk çarpan özellik. Ikış tıkışlık yok Ankara'da . Sakil bir durum görünmüyor. Akşam yemeği için ULUDAĞ'a uğradık. Lebalep'ti. Rezervasyon yaptırmadığımız söylendi…
Perşembe Günkü yazım GÜZEL ANKARA üzeine olacak…