Bugün 10 Kasım... Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 85. yıl dönümü...
İsrail’in Gazze’yi işgaliyle ilgili yazımızı sürdürürken ülkemizi emperyalistlerin ve onların kuklalarının işgalinden kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha şükranla anıyoruz...
Atatürk, yalnızca ulusumuzu emperyalistlerin ve onların kuklalarının işgalinden kurtarmakla kalmadı, zafere ulaştırdığı milli kurtuluş savaşını laik ve demokratik bir cumhuriyetle taçlandırarak tüm dünyada ulusal kurtuluş mücadelesi yürüten halklara ilham verdi. Dileğimiz, şu günlerde ABD’nin Ortadoğudaki “suç ortağı” olan İsrail’in saldırılarına karşı savaş veren Filistin ulusunun da bu büyük devrimcinin açtığı yoldan gitmesi ve ulusal kurtuluş savaşını çağdaş, laik ve demokratik bir ülkenin kurulması çabasıyla birleştirmesidir.
***
Önceki yazımızda ABD’nin ve İsrail’in savaş gücünün yüksekliği üzerinde durmuş, ancak askeri gücün tek başına bir savaşı kazanmaya yetmeyeceğini, iç ve dış koşulların uygun olmaması durumunda askeri alanda başarı kazanılsa bile savaşın kaybedilebileceğini söylemiştik...
Vietnam ve Afganistan savaşları sırasında tartışılmaz bir askeri üstünlüğe sahip olmasına ve hiçbir muharebeyi kaybetmemesine karşın ABD’nin sonunda bu ülkelerden çekilmek zorunda kalmasını da bu durumun örnekleri olarak vermiştik...
Bu durumun bir başka örneği de 1956 yılında Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın Süveyş Kanalını millileştirmesi üzerine İngiltere, Fransa ve İsrail’in kanal bölgesini işgal etmesinden sonra yaşananlardır. Başlangıçta bu üç ülkeye destek veren ABD Başkanı Eisenhower, işgalin başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerinde şiddetli bir tepki doğurduğunu ve bu ülkeleri Sovyetler Birliği ile yakınlaşmaya ittiğini görünce fikir değiştirmiş ve BM Güvenlik Konseyi’ne bir ateşkes anlaşması sunmuştu. Bu öneri İngiltere ve Fransa tarafından veto edilince ABD, aynı öneriyi iki gün sonraki BM Genel Kuruluna getirmiş ve öneri Genel Kurul’da oy çokluğu ile kabul edilmişti. Askeri harekat buna rağmen devam edince ABD İngiltere’ye verilecek olan kredileri engellemiş, bunun üzerine patlak veren ekonomik kriz neticesinde İngiltere başbakanı istifa etmiş, İngiltere, Fransa ve İsrail Mısır kuvvetlerini yenerek işgal ettikleri bölgelerden çekilmek zorunda kalmışlardı.
***
Bu olaylarda ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’de savaş nedeniyle artan ekonomik sıkıntıların yanı sıra savaş karşıtı muhalefetin gelişmesi de önemli bir rol oynamıştı...
Gazze savaşının gidişi de geçmişte yaşanan bu olayları anımsatmaktadır...
Hatırlanacağı üzere Gazze savaşı öncesinde ABD bölgede inisiyatifi ele almak amacıyla İsrail ile başta Suudi Arabistan olmak üzere kendine bağlı olan Arap ülkelerini uzlaştırma girişiminde bulunmuştu. Bu girişim hem Araplarla ve Filistinlilerle uzlaşma yerine savaşmayı yeğleyen Netanyahu rejimini hem de böyle bir durumda iplerin Batı Şeria’daki işbirlikçi Mahmut Abbas ekibinin eline geçeceğini gören Hamas ve diğer radikal Filistin örgütlerini alarma geçirmişti. Nitekim İsrail saldırısı başladıktan sonra Filistin örgütlerinin yayınladığı ortak kınama bildirisine Mahmut Abbas yönetimindeki El Fetih örgütü katılmamıştı.
***
Hamas’ın İsrail’in elindeki topraklara girerek başlattığı operasyon muhtemelen Netanyahu tarafından da bu uzlaşma ortamını yok etmek için bir fırsat olarak görülmüştür. Bu hamlelerin ABD tarafından hazırlanan “uzlaşma” planına karşı olduğu açıktır...
Nitekim, Gazze operasyonunun başlamasının ardından ABD tarafından tezgahlanan İsrail ile ABD yanlısı Arap rejimleri arasındaki “uzlaşma ve işbirliği” ortamı en azından bir süre için ortadan kalkmıştır...
ABD’nin işin başından beri İsrail’i desteklemesine karşın Gazze’nin işgaline karşı çıktığı bilinmektedir. ABD, İsrail’in “cezalandırma” operasyonunu bitirdikten sonra bölgeden çekilmesini ve bölgenin ABD patentli “uzlaşma projesi”nin bir ayağı olan Mahmut Abbas rejimi tarafından yönetilmesini istemektedir. Netanyahu ise tersine bundan böyle Gazze’yi doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’in yönetmesi taraftarıdır.
***
Bu denklemin bir diğer ucunda ise Gazze’de çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere uygulanan katliama karşı hem İsrail ve ABD içinde hem de uluslararası ölçekte gelişen tepkiler yer almaktadır...
Bilindiği gibi ABD’nin Vietnam’dan ve Afganistan’da çekilmesinin en önde gelen nedenlerinden biri ülke içinde bu savaşlara karşı doğan tepkinin büyümesiydi...
Şu anda ABD’nin içinde Biden yönetimine ve İsrail’e duyulan tepki de giderek artmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Washington’da on binlerce kişi Filistin’e destek amacıyla büyük bir gösteri yapmış, gösteride Biden’i Gazze’de soykırım yapmakla suçlayan sloganlar atılmıştır. Eski ABD Başkanı Barrack Obama da 'kimsenin elinin temiz olmadığını, hepimizin bir dereceye kadar suç ortağı olduğumuzu kabul etmelisiniz' sözleriyle ABD yönetiminin Gazze’deki katliamı görmezden gelmesini ve İsrail’e verdiği desteği kınamıştır.
(Devam edecek)