Kimilerinin kaçış, kimilerinin kavuşma planları yaptığı kent.

Kentsel gelişim konusunda kimilerine göre yerinde sayan, kimilerine göre ise modern Avrupa Ülkeleri Başkentleriyle boy ölçüşebilecek seviyelere gelme aşamasında bir başkent.

Gelişim yolunda çok büyük mesafeler kaydetti Ankara.

Gelişim hanesindeki artıların sayısı giderek arttı.

Modern bir görünüm kazandı.

Cadde ve bulvarlarıyla, görkemli binaları ve modern alış-veriş merkezleriyle yıllar öncesinin eksiklerle dolu görünümünden uzaklaştı.

Ama kimilerinin kaçıp uzaklaşma, kimilerinin kavuşma özlemiyle yanıp tutuştuğu bir başkent olma hüviyetinden tam anlamıyla kurtulamadı.

Kentin artıları çoğaldı ama eksileri de hiç eksik olmadı.

Bir yanda devasa kamu binaları, gökdelenler ve yeni yapılan bulvarlar; öte yanda yıllardır aynı kaldırım taşlarına takılan ayaklar...

Sempozyumlarda teknoloji vadileri, akıllı şehir projeleri, dijital dönüşüm vizyonları konuşulurken, kentin çeperlerinde kanalizasyon, toplu ulaşım gibi pek çok alt yapı sorunu çözüm bekliyor.

Her semtte yükselen siteler, rezidanslar ve AVM’ler ise kent estetiğini değil, rantı temsil ediyor.
Bir zamanlar öğrenci kenti, memur kenti olarak tanımlanan Ankara; bugün gri duvarların kenti olarak adlandırılıyor. Modernleşme adı altında doğa ve yürünebilir sokaklar giderek azalıyor.

Ankara’da kültürel gelişmişlik genellikle birkaç festival, tiyatro sezonu açılışı veya konserle ölçülüyor. Kentteki sanat mekânları sayıca az, bağımsız kültürel üretim yeterince Ankara, kültürel açıdan ‘’gösterişli ama köksüz’’ tanımından kurtulamıyor.

Ankara’da ulaşım sorunu ayrı bir dert.

Metro hatları hâlâ kentin tamamına ulaşamıyor. Toplu taşımada sorunlar yaşanıyor. Bisiklet yolları ise göstermelik olmaktan öte bir anlam taşımıyor.

Ankara, iyimser bir bakışla “gelişmiş” görünse de, “insan merkezli gelişim” açısından eksi puan alıyor.

Ankara, kaçılacak değil, koşulacak ülke olma özlemiyle kavruluyor.