İnsanın kendi iç yolculuğunu satırlara taşıyan genç Yazar Ceren Alp Akdemir, ilk kitabı “Bir Ruhun Güncesinde Gizlenen Notlar” ile okurları hayatın ayrıntılarını fark etmeye davet ediyor. Çocukluk yıllarındaki küçük hikayelerden yazarlığa uzanan serüvenini Başkent’e anlatan Akdemir, yazmayı bir ihtiyaç ve ruhunun yansıması olarak tanımlayarak, “Hayat, kişinin kendi elindeki bir kalem gibidir” diye belirtiyor. Kendi kaleminden çıkan cümlelerle okuruna bir yol arkadaşı olmayı amaçlayan yazarla, kitabının ortaya çıkış sürecini, edebiyata bakışını ve gelecek planlarını konuştuk.
• Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, Ceren Alp Akdemir. 1994 yılında Bursa/Osmangazi’de doğdum. İlkokul yıllarımı burada tamamladıktan sonra lise döneminde ailemle birlikte Bandırma’ya taşındık. Daha sonra, 2014-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi’nde eğitimimi tamamladım. Bir süre sonra da evlenme sürecimle birlikte Sakarya’ya yerleştim ve kısa bir süre sonra iş hayatına atılarak ön muhasebe alanında çalışmaya başladım. İş hayatımın yanı sıra girişimcilik alanında da kendimi geliştirmeye önem verdim. Çocukluk yıllarımdan beri yazıya olan ilgim ve isteğim sayesinde, kendimi ifade etmenin en güçlü yolunun kelimeler olduğuna inanıyorum. Küçük hikayelerle başlayan yazı serüvenim zamanla derinleşti ve hayatın içinden deneyimlerimi, gözlemlerimi kaleme almamı sağladı. Tam olarak da bu süreç, ilk eserim “Bir Ruhun Güncesinde Gizlenen Notlar”ı yazmama vesile oldu.
“YAZDIĞIM HER CÜMLE GÖZLEMLERİMİN İFADESİ”
• Kelimelere şekil verip, onları edebi metinlere dönüştürme yolculuğunuz nasıl başladı? Bize yazarlık sürecinizi anlatır mısınız?
Yazarlık serüvenim çocukluk yıllarımda defterlerime küçük hikayeler yazmamla başladı. Üniversite dönemimde ise telefonumun notlar kısmına kısa paragraflar kaydetmeye devam ettim. Zamanla biriken bu notları düzenlerken “artık bunları bir esere dönüştürmenin zamanı geldi” dedim ve asıl yolculuğum böyle başladı. Yaşadıklarımı, hislerimi ve gözlemlerimi kelimelere dökmek önce bir ifade aracı, sonra bir ihtiyaç hâline geldi. Yazdıkça kendimi daha iyi tanıdım, her satırda biraz daha keşfettim. Çünkü bana göre yazarlık, hayatın ayrıntılarını fark edebilmektir. Bu bakış açısıyla kelimeler yalnızca cümle değil, ruhumun yansıması oldu ve ilk eserim böylece ortaya çıktı.
• Kitabınızın adı olan “Bir Ruhun Güncesinde Gizlenen Notlar”, okurda hem gizem hem de içsel bir yolculuk çağrışımı uyandırıyor. Bu ismi seçerken sizi en çok etkileyen duygu ya da düşünce ne oldu?
Eserimin adı, zaman içerisinde yazdıklarıma bağlı olarak farklı şekillerde değişikliğe uğradı. Aslında her insanın ruhunun bir günlüğü olduğuna ve bu günlüğünde kendine sakladığı gizli notlar bulunduğuna inanıyorum. Eserimde farklı başlıklarda da değindiğim üzere, insanın ruhuna iyi gelecek bazı noktalar belirtiyorum ve okurlarımın içsel yolculuklarına eşlik etmeye çalışıyorum. İlk yazmaya başladığım dönemlerde daha farklı ve kısa bir isim olacaktı; fakat yazma sürecim tamamlandığında, geriye dönüp yazılarımı okuduğumda ruhumda gizlenen küçük notların birleşerek bir bütün haline geldiğini fark ettim. Bu yüzden de bu ismi seçmeyi uygun gördüm. İnanıyorum ki eserimi okuduktan sonra sevgili okurlarım, neden bu ismin tercih edildiğini çok net anlayabileceklerdir.
“KALABALIKLAR ARASINDA KENDİ ÖZÜMÜZDEN UZAKLAŞIYORUZ”
• Kitapta yaşam yolculuğunun bireysel farkındalıkla anlam kazandığını vurguluyorsunuz. Sizce günümüz insanının en büyük farkındalık eksikliği nedir?
Öncelikle değinmek isterim ki bence günümüz insanının en büyük farkındalık eksikliği, içerisinde bulunduğu kendi yolculuğunun farkına varamamış olmasıdır. Gözlemlerime dayanarak şöyle söyleyebilirim ki çoğu insan, başka insanların hayatını ve değerlerini maalesef ölçü alarak ilerlemeye çalışıyor. Oysa eserimde de belirttiğim gibi, “aslında hayat tamamen kişinin kendi elinde bulunan bir kalem gibidir.” Bu kalem, başkalarının etkisi altında kalmadan sadece kendi hisleriyle ilerlediğinde, yolculuk anlam kazanır. Günümüz insanlarında görüldüğü üzere, kalabalıklar arasında kaybolurken aslında kendi özümüzden uzaklaşıyoruz. O an ne istediğimizi, nerede olmak istediğimizi, nasıl bir yolda yürümek istediğimizi sorgulamamız gerekiyor. Bunu da başkalarına bakmadan, başka insanların düşüncelerine, hayallerine ve hislerine kapılmadan yapmalıyız. Temelde neye ihtiyaç duyduğumuzu kavramamız ve dışarıdan gelen sesleri bir süreliğine dahi olsa susturup kendi iç sesimizi duymamız gerekir. Çünkü hayat, aslında başkalarının gölgesinde değil; kendi ışığımızla yola çıktığımızda gerçekten anlamlı bir yolculuğa dönüşür.
• Eserinizde “kendini tanıma” temasının ön planda olduğunu görüyoruz. Sizce bir insan kendini gerçekten ne zaman tanımış olur?
Bireylerin kendini tanıması ve kendi ışıklarının farkına varması, her bireyin yaşantısına göre farklı zaman dilimlerinde şekil alıyor. Sonuçta her bireyin gelişimi, kendisine katmak istediği değerler ve içinde bulunduğu çevre farklıdır. Bu nedenle süreç, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Ama bence bir bireyin kendini gerçekten tanıması ve kendi ışığının farkına varması, tamamen içinden gelen hislere odaklandığında ve gerçekten “Ben nasıl bir çizgiye sahip olmak istiyorum?” sorusunu kendisine yönelttiğinde gerçekleşir. Çünkü hiçbirimiz aynı hayatı yaşamıyoruz ya da aynı yollardan yürümüyoruz; kimimizin yolu çiçeklerle doluyken kimimizin yolu biraz daha dikenli ve zor olabiliyor. İçindeki hisleri fark etmemiş bireyler, günlük yaşamlarında “neden?” sorusunu kendilerine çok sık yöneltebiliyor. Oysa bence her insanın bir kırılma anı, her duygunun da bir kırılma noktası vardır. İşte o an gerçekleştiğinde, birey içinden gelen o hisse inanıp onu gerçek anlamda duymaya başladığında kendisini gerçekten tanımaya başlıyor ve olmak istediği birey haline gelebilmek için neler yapması gerektiğini gerçek anlamda düşünüyor diyebiliriz. İnsanlar birbirleriyle tanışmaya özen gösterdikleri gibi, kendileriyle tanışmaya da özen gösterseler inanıyorum ki çok daha güçlü ve kendisine inanan bireyler ile çevrili olur her yanımız.
“EDEBİYAT, ÖZÜN PEŞİNE DÜŞEN BAKIŞ AÇISI SUNAR”
• Ruh ve yolculuk temalarını işlerken edebiyatta kendinize yakın hissettiğiniz yazarlar veya düşünürler var mı? Onların hangi bakış açısını ya da anlatım tekniğini kendinizle bağdaştırıyorsunuz?
İşlediğim bazı temalarda bazı yazarlar ya da düşünürler bana elbette ki ilham veriyor olsa da, aslında kendimi herhangi bir yazarın kalemiyle birebir özdeşleştirmek istemem. Çünkü gerçek şu ki kalemime yön veren şey, daha çok kendi içsel hislerim ve yaşadığım yolculuklar. Fakat yine de, insanın özüne dönmesi, ruhunun derinliklerine inmesi gerektiğini vurgulayan bakış açıları bana yakın geliyor. Ben de eserimde, bireyin kendi kalemiyle kendi yolculuğunu yazabileceğine inandığımı sıklıkla vurguluyorum. Yazarken başlıca amacım; başkalarının gölgesine sığınmadan kendi ışığını bulabilmesi için okura küçük bir yol arkadaşı olabilmekti.
Bu yüzden, edebiyatta beni en çok etkileyen şey isimlerden çok, özün peşine düşen bu bakış açısı ve düşünce tarzı oluyor.
• Kitaplarınızda veya yazılarınızda okurla kurmak istediğiniz bağ nedir? Okurun sizden ne duymasını ya da hissetmesini arzuluyorsunuz?
Eserimi yazmaya başladığımda cümlelerimin başkaları tarafından hissedileceğini hiç düşünmemiştim. Zamanla paylaştığım küçük satırların beğenildiğini görünce, aslında herkesin yolunun kendine özgü olduğunu fark ettim. Bugün ise dilerim ki; okurlarım kendi yolculuklarında karanlık ya da kaybolmuş hissettiklerinde yazdıklarımla küçük de olsa bir ışık bulabilsin. Herkes aynı düşünmek zorunda değil, önemli olan yazılanlardan kendine uygun birkaç şey alabilmek. Okurumun, “Evet, aslında haklı,” demesi benim için en değerli his. Çünkü her bireyin hayat hikayesi kendine özeldir ve bu da onu güzel kılar. Ben de eserimle bu özel yolculuklara küçük bir farkındalık katmak isterim.
“BUNDAN SONRAKİ PROJEM BİR ROMAN YAZMAK”
• “Bir Ruhun Güncesinde Gizlenen Notlar” sizin yazarlık yolculuğunuzda nasıl bir başlangıç noktası oldu? Bundan sonraki projelerinizde okurlarınızı neler bekliyor?
İlk eserim ve tabii ki göz bebeğim olan “Bir Ruhun Güncesinde Gizlenen Notlar,” benim için yazarlık serüvenimin harika bir başlangıç noktası oldu. Eserimin yayınlanmasıyla birlikte güzel yollarda ilerlediğimi düşünüyorum. Hedefim çok hızlı bir büyüme ya da yüksek bir ses olmak değildi; hatta eserim editörüm tarafından ilk kabul edildiğinde yaşadığım o tarifsiz duyguyu kelimelerle anlatmam mümkün değil. Hayalimde her zaman yazarlık serüvenim yer alıyordu ve bu serüvenin başlangıcı olan eserim, sanırım hayalimden de güzel bir yolculuğa çıkmama vesile oldu. İlk eserimin bir deneme olacağını biliyordum, çünkü kafamda birçok başlık ve bu başlıkların içeriği dönüp duruyordu. Fakat bundan sonraki projem bir roman yazmak: Bir roman yazarı olmak ve romanda yer verdiğim karakterlere kendi ellerimle hayat vermek. Deneme sonrasında roman ile ilerleyecek yazarlık yolculuğumda her eserimde aynı heyecanla devam edebileceğime inanıyorum. Duyduğum güzel yorumlar ve aldığım yapıcı eleştirilerin devamını ümit ediyorum. Bir hayali gerçekleştirmek, gerçek anlamda inanılmaz bir duygu, tarifsiz bir mutluluk ve yoğun bir his. Bunu sadece hayallerini gerçekleştirmiş bireyler anlayabilir. Bu yüzden eserimde de sık sık vurguluyorum: Hayallerinizin peşini asla bırakmayın. Hayalinize giden yol ne kadar zorlu olursa olsun, sonuç o kadar keyifli oluyor. Umuyorum ki daha pek çok eserimi, daha pek çok okurumla buluşturabilirim.
· Yazarlık sürecinizde veya sonrasında size en çok destek olan kişi veya kişiler kimdi ve bu desteği nasıl hissettiniz?
Yazarlık serüvenim başından beri belirli bir hızla veya düzenle ilerlemedi. Belirli aralıklarla durup yazmaya ara verdiğim zamanlar olduğu gibi, kendimi tamamen gömüp hiç durmadan yazdığım dönemler de oldu. Bazen yolumu kaybettim, bazen belirsizliklerin içinde kaldım. Ancak her seferinde kendime pes etmemem gerektiğini ve bu yolun sonunda gerçekten güzel bir noktaya ulaşacağımı hatırlattım; bunun için öncelikle kendime teşekkür ediyorum. Bana ilham veren çok sayıda canlı oldu; beni yakından tanıyanlar, doğa ve hayvanlarla olan bağımı mutlaka bilir. Bana ilham veren her bir varlığa sonsuz minnet duyuyorum. Yazarlık sürecimi ilerletmemde desteğini her zaman hissettiren, varlığı ile hayatıma anlam katan, sevgisiyle beni güçlendiren saygıdeğer eşim Yalçın Akdemir’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Çocukluğumdan beri en yakın arkadaşım olan ve her ne olursa olsun desteğini hiç esirgemeyen, bugünlere gelmeme sebep olan saygıdeğer annem Firdevs Alp’e; değerini kelimelere sığdıramadığım diğer parçam olan sevgili ablam Kader Gökçe’ye ve minik, güzel yürekleriyle bana hep ilham veren, hayatımda en değerli yere sahip olan biricik yeğenlerim Nisanur Alp, Hiranur Gökçe ve Kıvanç Talha Gökçe’ye de minnettarım. Hepsine ayrı ayrı, hayatımda yer aldıkları ve bana ilham verdikleri her an için teşekkür ederim. Yazma serüvenimin tamamlanmasının ardından şimdi nasıl bir yol izleyeceğimi düşündüğüm anda yolumun kesiştiği saygıdeğer editörüm sevgili İlknur Artuğ’a da şükranlarımı ayrıca sunmak istiyorum. Yoluma her daim ışık tutup aydınlattığı, desteğini her zaman yanımda hissettirdiği, kafamda oluşan tüm soru işaretlerine bilgisi ve engin tecrübesiyle yardımcı olduğu için minnettarım. Ben her zaman değerli insanların hayatımda olmasından yana olmuşumdur ve yolumun kesiştiği hiç kimsenin tesadüf olmadığını savunurum; editörüm de benim için böyledir. Kelimelerime nefes aldırdığı, basım sürecinde her türlü aksaklıkta yanımda olduğu ve eserimin tamamlanmasına en büyük katkıyı sağladığı için kendisine tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Eserime renk ve estetik katan tasarımcım A. Eda Oral’a, hayalimden bile güzel bir tasarım ortaya çıkardığı için minnettarım. Basım sürecinde emeği geçen değerli yayınevim Günler Yayınları’na sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Eserimin basım sürecinde gösterdikleri özen, profesyonellik ve yol göstericilik bu yolculuğu benim için çok daha değerli kıldı. Her kelimenin, her sayfanın hayat bulmasında payları olan yayınevine minnettarım. Bu süreçte yanımda oldukları ve eserimi okuyucularla buluşturmamı sağladıkları için teşekkür ederim. Günler Yayınları’na emekleri ve güvenleri için bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Son olarak, bu satırları yazarken kalbimde her daim varlıklarını hissettiğim ancak artık yanımda olamayan sevgili babama ve abime teşekkür etmek istiyorum. Hayat yolculuğumda bana bıraktığınız izler, bugün bu kitabın satırlarında da yaşıyor. Ruhlarınız ışığım, hatıralarınız yolum oldu. Bu eseri sizlere duyduğum sevgi ve özlemle anıyorum..