Türkiye'nin on yıllardır karşı karşıya bulunduğu absürd bir durum karşısında nihayet bir ses yükseldi...

TMSF adına açtığı davalar ve batık kabul edilen şirketlerden yüksek tahsilat rakamlarıyla dikkat çeken avukat Selim Sarıibrahimoğlu, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e bir mektup yazarak Türkiye'nin AB'ye üye olmadan ve ülke yardımı almadan imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması nedeniyle uğradığı zararların Avrupa Adalet Divanı'nda dava açılmasına gerek kalmaksızın 'Adil bir çözümle' tazmin edilmesini talep etti...

Avukat Sarıibrahimoğlu, 'YEDAŞ Davası' adıyla bilinen ve bir Türk rulman fabrikasının Avrupa Adalet Divanı'nda açtığı davanın da mimarı. Bu konuda, 'Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Tamamlanması Öngörülen Gümrük Birliği Kararı Işığında Yedaş Davası' adlı bir de kitabı bulunuyor.

***

Sarıibrahimoğlu'nun başlattığı girişimin önemini anlayabilmek için Türkiye'nin AB üyeliği macerasına ve AB üyesi olmadan girdiği Gümrük Birliği macerasına kısa bir göz atmak gerekiyor...

Hikayenin başlangıcı AB'nin temelini atan Roma Antlaşması'nın yürürlüğe girmesinden hemen sonra 1959 yılında Türkiye'nin AB'ye ( o zamanki adıyla Ortak Pazar'a) katılmak üzere müracaatına kadar uzanıyor... Yani, bir çok ülkenin bir kaç yılı bile bulmayan süreler sonunda tam üye olduğu AB'ye biz altmış yılı aşkın bir süredir girmeye çalışıyoruz ve ufukta üyelik ihtimali de görülmüyor...

Buna karşın, alınan kararlar üzerinde oy hakkımız olmadığı ve görüşlerimiz dikkate alınmadığı halde gümrüklerimizi AB ülkelerine açmış durumdayız.

***

Bunu yapmamızın nedeni bir bir takım vaadlere kanmış veya boş umutlara kapılmış olmamız...

Bu vaadlere göre Türkiye'nin AB'ye katılımını üç aşamada gerçekleşecekti...

İlk aşama olan 'Hazırlık Dönemi' başka bir deyişle oyalama dönemi yaklaşık 14 yıl sürecek, daha sonra 1 Ocak 1973 tarihinde Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesiyle, toplam 22 yıl sürecek olan 'Geçiş Dönemi' başlayacaktı.

***

'Geçiş Dönemi' başladı, ama bir türlü geçiş sağlanamadı...

Bu arada beklemekten sıkıldığımız için mi yoksa siyasal iktidarlar 'Avrupalı oluyoruz' masalıyla toplumu oyalamak istedikleri için mi bilinmez (!) 14 Nisan 1987 tarihinde tam üyelik başvurusu yapıldı...

Ancak bize üyelik yerine 'Gümrük Birliği' önerdiler.

***

Mantık şuydu: madem üyeliği çok istiyorduk o zaman önce gümrüklerimizi AB ülkelerine açmalıydık...

Biz de öyle yaptık. Bunun üzerine Türkiye-AET Ortaklık Konseyi'nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında Avrupalı 'ortaklarımız' 22 yıllık Geçiş Döneminin 1.1.1996 tarihi itibariyle son bulduğunu ve Türkiye'nin AB'ye katılımı yolunda 'Son Dönem'e girdiğini 'müjdelediler'!..

Böylece Türkiye, 1996 yılında AB üyesi olmadan gümrük birliğine dahil oldu. Ama bu anlaşmayı imzalayan yetkililer, 'Bu Avrupa topluluğunda acaba bizden başka üye olmadan gümrüklerini ortaklara açan başka bir ülke neden yok?' sorusunu sormayı akıl etmediler!

***

Bu arada ilginç bir durum ortaya çıktı...

GB Avrupa ülkelerinin avantajlı olduğu sanayi sektörünü kapsarken Türkiye'nin göreli olarak avantaj sağlayabileceği tarım ve hizmet sektörleri kapsam dışında bırakıldı...

Bu durum nedeniyle 1996-2016 yılını kapsayan 20 yıllık dönemde AB ile yaptığımız dış ticarette 200 milyar dolar açık verdik.

***

17 Aralık 2004'e gelindiğinde Avrupa Konseyi Sonuç Bildirgesi ile tam üyelik müzakerelerinin başlayacağı ilan edildi. Biz de düğün-bayram yaptık. 3 Ekim 2005'te müzakereler başladı, ama kısa süre sonra durma noktasına geldi...

Derken, Ortadoğu'den Avrupa'ya mülteci akını başlayınca ağzımıza bir parmak bal daha çalındı... 2016 başlarında yapılan mülteci anlaşmasına göre müzakereler hızlanacak ve Türklerin Avrupa'da vizesiz seyahat etmesine olanak sağlanacaktı...

Üyelikten vazgeçmiş, seyahat serbestisine razı olmuştuk; ama o da olmadı. 26 Haziran 2018'de AB Genel İşler Konseyi, 'Türkiye, Avrupa Birliği'nden giderek uzaklaşıyor. Bu nedenle Türkiye'nin katılım müzakereleri fiilen durma noktasına geldi ve başka fasılların açılması veya kapanması düşünülemez ve bu konuda daha fazla çalışma yapılamaz. AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin modernizasyonu öngörülmektedir' açıklamasını yaparak topu taca değil sahanın dışına attı!

(Devam edecek)