Yazar, Yönetmen ve Oyuncu Doğancan Pınar yönetimindeki etkileyici tiyatro oyunu olan “Gözlerim Kapalı Perdeler Açık”, görme engellilerin iç dünyasına samimi ve mizahi bir bakış sunuyor.

Tiyatro sahnesinde başlayan bir cümleyle seyirciyi derinden etkileyen ve düşünmeye sevk eden bir oyun var: “Gözlerim Kapalı Perdeler Açık…” Bu güçlü replik, yalnızca bir tiyatro eserinin başlangıcını değil; aynı zamanda empatiye, farkındalığa ve insanın iç dünyasına yapılan bir yolculuğun da kapısını aralıyor. Yazar, Yönetmen ve Oyuncu Doğancan Pınar’ın kaleme aldığı ve yönettiği “Gözlerim Kapalı Perdeler Açık” adlı tiyatro oyunu, görme engelli bireylerin günlük yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları, mizah anlayışlarını ve hayata tutunma biçimlerini sahneye taşıyor. Gerçek deneyimlere dayanan, otantik anlatımı ve güçlü mesajlarıyla dikkat çeken oyun, izleyicilere hem düşündürüyor hem de güldürüyor.

GERÇEK HAYATLARDAN İLHAM ALAN BİR YAPIM

Oyunun temelleri, Pınar’ın görme engelli bireylerle kurduğu gerçek ilişkiler ve bu bireylerin yaşanmışlıklarına dayanan öykülerle atıldı. Oyunun hikayesinin şekillenmesinde önemli katkılar sunan Dilek Bilgilier’in paylaşımları, senaryonun duygusal derinliğini güçlendirirken, karakterlerin mizahi bir dille yorumlanması metne farklı bir soluk kazandırdı. Hazırlık süreci, yalnızca bir sanat eseri yaratma çabasının ötesinde, toplumsal bir sorumluluğun ifadesi olarak şekillendi. Provalar hızla başlatıldı ve süreç boyunca oyuncuların hem sahneye hem de hikayeye olan katkıları, oyunun ruhunu derinleştirdi. Görme engelliler için önemli bir merkez olan Gören Kalpler Görme Engelliler Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nin kurucusu Erol Sayyıdan, projeye verdiği destekle bu sürecin önemli bir paydaşı oldu.

TAMAMI GÖRME ENGELLİ OYUNCULARDAN OLUŞAN BİR KADRO

Renkli Yüzler Kültür Sanat Tiyatrosu'nun kurucusu olan Pınar, oyunun yalnızca görme engellileri konu etmekle kalmayıp aynı zamanda bu bireyleri bizzat sahnede var eden bir yapı taşımasını hedefledi. Oyunun oyuncu kadrosunun tamamı görme engellilerden oluşuyor. Onlara sahnede Murat Ulusoy ve Hasan Uçar gibi deneyimli tiyatro sanatçıları da eşlik ediyor. Doğancan Pınar, bu deneyimi şöyle özetledi: “Sadece yönetmen değilim. Onların adımlarına rehberlik etmeye çalışan bir yol arkadaşıyım. Bu süreçte ben de dönüşüm yaşadım. Gözümüzle değil, yargılarımızla gördüğümüzün farkına vardım. Oyuncularımız bana ‘görmek’ kelimesinin gerçek anlamını yeniden öğretti.”

SAHNEYE TAŞINAN İÇTENLİK, MİZAH VE TOPLUMSAL ELEŞTİRİ

“Gözlerim Kapalı Perdeler Açık”, skeçlerden oluşan bir yapıya sahip. Her skeç, toplumun görme engellilere bakışını mizah yoluyla sorguluyor. Zaman zaman trajikomik sahnelerle seyirciyi düşündüren, zaman zaman ise kahkahalara boğan oyun, “engel” kavramının fizikselden ziyade zihinsel bir bariyer olduğunu ortaya koyuyor. Oyun, önyargılarla yaşamanın asıl karanlık olduğunu vurgulayan cesur bir yapım. Oyun sadece görme engellilere yönelik bir farkındalık projesi değil; aynı zamanda tiyatronun kapsayıcı, dönüştürücü gücüne örnek bir sosyal girişim.

TÜM TÜRKİYE’YE ULAŞMASI HEDEFLENİYOR

Doğancan Pınar ve ekibi, bu oyunun yalnızca sahneyle sınırlı kalmasını istemiyor. Hedef, oyunun Türkiye genelinde birçok farklı şehirde sahnelenmesi ve geniş kitlelerle buluşturulması. Projenin arkasındaki temel amaçlardan biri de, görme engelli bireylerin sanat yoluyla daha görünür hale gelmesini sağlamak ve kendi hikayelerini özgürce anlatabilecekleri alanlar yaratmak. Toplumun farklı kesimlerinde oyun sonrası gerçekleştirilecek söyleşiler, atölyeler ve etkinliklerle, farkındalığın daha da derinleştirilmesi planlanıyor.

“BU SADECE BİR OYUN DEĞİL; BİR AYNA”

“Gözlerim Kapalı Perdeler Açık”, sadece izlenen değil; hissedilen bir oyun. Seyirciyi kendi ön yargılarıyla yüzleştiren, empati ve anlayış dolu bir bakış geliştirmeye teşvik eden bir sanat eseri. Oyunun sonunda yeniden yankılanan replik ise bu duygusal yolculuğun özeti niteliğinde: “Benim gözlerim kapalı… Ama yüreğim, size ardına kadar açık...” Görme engellilerin iç dünyasına açılan bu samimi perde, tiyatronun dönüştürücü gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kaynak: BAŞKENT GAZETESİ-TOLGA ALCA