Altındağ’ın Sümer Mahallesi’nde, Hacettepe Üniversitesi Yerleşkesi içinde bulunan Karacabey Camii ve Külliyesi, 15. yüzyılın ilk yarısında Anadolu Beylerbeyi ve Çelebi Sultan Mehmed’in damadı Celâleddin Karaca Bey tarafından inşa ettirilmiş.
Bir dönem cami, türbe, imaret, hamam, ahır ve çeşmeden oluşan geniş bir yapılar topluluğu olan külliyeden günümüze yalnızca cami, türbe, hamam ve çeşme ulaşabilmiş.
Caminin inşa kitabesi zamanla yıpransa da, Mübârek Galib tarafından 1428 yılına tarihlendirilmiş. Caminin mimarı ise kitabelere göre Sinâneddin Ahmed b. Ebû Bekir el-Müşeymeş olarak kaydedilmiş. Külliyeye ait 1440–41 tarihli Arapça vakfiye ise İbrahim Hakkı Konyalı tarafından tespit edilmiş. Yapı, bazı kaynaklarda ve halk arasında “İmaret Camii” olarak da biliniyor.
CAMİ BİR ÇOK DEFA ONARIMDAN GEÇMİŞ
Zaman içinde birçok onarımdan geçen cami, ilk ciddi restorasyonunu III. Selim döneminde görmüş. 1892’deki büyük depremde kubbesi çöken yapı, 1894’te onarılmış; ancak bu süreçte orijinal mimarisinde önemli kayıplar yaşanmış.
Cumhuriyet döneminde de çeşitli dönemlerde restorasyon geçiren Karacabey Camii, 2003–2005 yılları arasında yapılan arkeolojik kazıların ardından aslına uygun şekilde yeniden ihya edilmiş. Restitüsyon çalışmaları sırasında caminin ilk planının, İzmir Tire’deki Yahşi Bey Camii ile aynı olduğu belirlenerek restorasyon bu plana göre yapılmış. Ve bu süreçte, özgün hâlinde olmayan bir kule de kubbenin üzerine eklenmiş.
BURSA CAMİLERİ TARZININ ANKARA'DAKİ TEK ÖRNEĞİ
Karacabey Camii, Ankara’da ters "T" planında inşa edilen tek cami olup, Bursa camileri tarzının da başkentteki tek örneği. 15. yüzyıl Osmanlı mimarisinin özgün izlerini taşıyan yapı, kesme taş ve tuğlanın almaşık kullanımıyla inşa edilmiş.
Beş bölümlü son cemaat yeri, mermer sütunlara oturan sivri kemerlerle oluşturulmuş. Caminin en dikkat çekici unsurlarından biri, sülüs hatlı Arapça kitabeyle süslenmiş mukarnaslı cümle kapısı.
Caminin harim kısmı, geniş kemerle ikiye ayrılmış dikdörtgen bir mekân. Üzeri ise aydınlık fenerli bir kubbeyle örtülmüş. 1892 depreminde zarar gören kıble duvarı ve mihrabı, arkeolojik verilere uygun şekilde yeniden inşa edilmiş. Ahşap minber ve kürsü, 1924 yılında yapılarak camiye yerleştirişmiş.
Caminin kuzeybatısında yer alan minaresi, renkli çinilerle süslenmiş özgün yapısıyla öne çıkıyor. Beş cepheli taş kaidesi üzerine inşa edilen minare, tuğla örgülü gövdesiyle dikkat çekiyor.
KARACABEY TÜRBESİ
Caminin hemen yanında yer alan Karacabey Türbesi, 1444 yılında Varna Muharebesi’nde şehit düşen Celaleddin Karacabey’in naaşının defnedildiği yerdir. Bu bilgi, türbe kapısındaki kitabede de yer alır.
Türbe, Karacabey’in ölümünden sonra aynı yıl Mimar Ahmet Ağa tarafından inşa edilmiş. 1796’da III. Selim döneminde Pir Mehmet Bey tarafından onarılmış. Türbenin içerisinde Karacabey’e ait sandukanın yanı sıra, oğlu Ahmet Çelebi’nin sandukası da bulunuyor.
Sekizgen planlı Türbe, Bursa kemerli bir eyvanla başlayan, iki yanında nişler bulunan girişiyle dikkat çekiyor. Her cephede yer alan sivri kemerli nişler içine açılmış pencerelerle aydınlatılan türbenin kubbesi, Sultan II. Abdülhamid döneminde sökülerek yerine ahşap bir çatı yapılmış, 1943 yılında tekrar kurşun kaplanarak özgün haline yaklaştırılmış.
ASIRLIK HAMAM HİZMET VERMEYE DEVAM EDİYOR
Geçmiş ile geleceğin, buluştuğu Tarihi Karacabey Hamamı, yaklaşık 2 bin metrekarelik kapalı alanıyla halen hizmet veriyor. Kadınlar ve erkekler için ayrı bölümlerden oluşan çifte hamam, toplam 94 kişilik kapasiteye sahip.
Hamamın zemini Elazığ, Sivrihisar ve Afyon'dan getirilen mermerlerle kaplanmış, bazı bölümlerde ise oniks mermerler tercih edilmiş. Ahşap detaylar ise büyük bir özenle tamamlanmış.
Hamamın ısıtma sisteminde geleneksel yöntemler korunurken, modern teknolojiden de yararlanılmış. Hamamın altındaki tüneller sıcak havanın dolaşımını sağlarken, ısıtma için katı yakıt kullanılıyor. Kubbe yapıları hem mimari açıdan dikkat çekiyor hem de gündüz saatlerinde doğal ışık sağlayarak elektrik kullanımını minimize ediyor. Ayrıca, yapıdaki özel hava dolaşım sistemi sayesinde aşırı nemin önüne geçiliyor.
1979 yılında yıkanma ve soyunma bölümleri restore edilerek yeniden hizmete açılan hamam, yüzyıllara meydan okuyan yapısıyla bugün de Ankaralılara hizmet vermeye devam ediyor.
TARİHİ ÇEŞME HALEN SU VERİYOR
Avlu kapısının sağ yanında, çevre duvarına bitişik konumda yer alan sivri kemerli sığ bir niş ve su teknesinden oluşan sade Osmanlı çeşmesi, zamana direnen detaylarıyla dikkat çekiyor. 1940 yılında onarımdan geçen çeşmenin önünde, sütuna dayanan ve iki yana eğimli bir saçak bulunuyorMUŞ. Ancak bu özgün öğe, son restorasyon sırasında kaldırılmış. Çeşme tüm değişikliklere rağmen hâlâ başkentlilere su vermeye devam ediyor.