“Kademoğlu’nun “Yüzüm Bana Benzer” adını verdiği güzelim kitabında yerini almış yazılar topluca bir büyük yapıyı kuruyorlar. Kitap önce esinli ve etkili adıyla yazı ve yazın tarihinin uzun yolunda bir geziye çıkarıyor okuru. Evet! Yazarın yüzü kendine benzer. Kendiyle olmanın kendisi olmanın, ama eşzamanlı öteki de olup olabilmenin en güzel anlatımıdır bu. Başka türlü, yazar nitemi nasıl hak edilebilirdi ki?

***

Şimdi bu eşikte durup düşünürken Tahsin Yücel Öğretmenimizin adı ve anısına saygıyla; Balzac’ın yüzlerini anımsamamak olanaklı mı? Balzac’tan günümüze yazının sayfaları arasında kendi olup kendi kalmayı başarmış onca “yüz”ü çizip çerçeveleyen yazınsal emeği… Kademoğlu’nun kalemine çektiği mürekkep de yazın tarihinin sayfalarını dolduran o yüzleri betimleyen kalemlerin mürekkebiyle eşdeş bir kaynaktan besleniyor.
***
Dünyanın hangi köşesinde oturuyor, hangi masasından yazıyorsanız yazınız, yüzünüzü kendinizin aynası kılabilmiş iseniz, aynı aynada insanın ve insanlığın yansımaması yazının ve yaşamın doğasına aykırıdır. Kademoğlu bu yazı/yaşamsal yasayı öyle içselleştirip bir yaşama pusulası haline getirmiştir ki, hangi konuyu ele alıyor olursa olsun, hangi türde yazıyorsa yazsın bu temel yasaya halel getirmez.

***

O yüzdendir, devingen yaşamı, kırmadığı çizgisi, hep bir aşkla beslediği yazılarıyla yüzünü kendisi kılan değerli yazın insanı Mustafa Kademoğlu’nun kitabını oluşturan yazılar (kendisi için yazılanlar, kendisiyle yapılan söyleşiler de dahil bu toplama) bir büyük “harita”yı da kurup çerçeveliyorlar eşzamanlı olarak.
***
Yazarın ve yazdıklarının aynası kılınmış yüzü, yazının ve yaşamın yol haritasına dönüşmekle kalmıyor; bizi, okuru üzerinde yaşaya gittiği tarihsel toplumsal toprağın yazınsal kültürel açıdan bir kez daha herk edilmesine çağırıyor. Büyük eğitimci Hasan Ali Yücel’in “anımsamak anlamanın hazinesidir” sözünden yansıyan gerçekle yüzleştirerek ilgilisini, okurunu bir kez daha imliyor. Niye ki, yazarın sanatçının yaptığı, kurup kurguladığı, o ikinci kişilerin (okurun) algı ve anlak dağarında tartılıp değerlendirildikçe yazı ve yapıt yaşama şansı bulacaktır.

***

Yazı, ereğine ulaşacaktır ya da sonra, kaçınılmaz yüz yüzle kuşanacak, yüzler insanın ve insanca olanın haritasını kuracaktır her defasında yeniden… Kademoğlu’na, bu yalnızca kitaplıkların değil, anı ve anlak dağarımızın da arşivinde hep el altında tutulacak yapıtı için sevgi selamla okunmasını, bu fırsatın kaçırılmamasını dilerim. En içten sağlık esenlik dilekleriyle.

(*)1 Ocak 2022’de sonsuz ve zamansız yolculuğa çıkan; Araştırmacı yazar, şair ve ressam Ümit Sarıaslan’dan yalın, süssüz, duru, arı ve bir o kadar da imge yüklü dizelerin dinginliği ya da çığlığı; bizi gurbeti sılaya taşıyan demir ağlarla, başka diyarlara götürüyor. Yeni yıla “Merhaba” demeden, geçen yıla “Elveda” diyerek, “ÖLÜMÜ GURBET” oldu. Ümit Sarıaslan dostun anısına saygıyla.