Hepimizin aklına Flamenko denildiğinde hızlı ritimler, yere ritmik olarak vurulan ayaklar ve çırpılan eller geliyor olsa da Flamenko aslında bundan çok daha fazlası. Flamenko ötekileştirilen insanların, isyanını ve davalarına olan tutkularını barındırıyor.

Bizler belki de, asırlardır bu hüznün güzelliğine, içinde bulunduğu hüznü terk etmek istemeyen insanların halini anlatan flamenko sanatına bu nedenle kapılıyoruz ve flamenkondan bu kadar çok etkileniyoruz. Flamenkodan etkilenenlerden biri de Flamenko Dans Eğitmeni, Dansçı Beyza Gümüş.

Flamenkonun, ortaokul yıllarından beri müzik olarak hayatında var olduğunu ama dansı ile tanışmasının 2005 sonrasına denk geldiğini belirten Flamenko Dans Eğitmeni, Dansçı Beyza Gümüş, “Flamenkonun o zamandan beri hayatımda çok önemli bir yeri var. Benim için Flamenko; insanın, hayatta durduğu yerden en samimi ve dürüst haykırışıdır; hayata dair, insana dair ne varsa hepsini kapsar. İyi, kötü, acı, tatlı, yaşadığı, yaşamadığı, hissettiği, karşı olduğu, savunduğu, eleştirdiği her şeyin dürüstçe ve açıkça yapılan anlatısıdır.” diye ifade ediyor.

• Beyza Gümüş kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?

İlk önce Marmara Üniversitesi ‘Ekonometri’ bölümünü bitirdim. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı ile Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümlerinden çift ana dalla mezun oldum. Küçüklüğümden beri, koşullar nedeniyle çok düzenli olamasa da dansla haşır neşir oldum; olmaya çalıştım. İlkokul yıllarımda 2 sene bale eğitimi aldım ve halk dansları da o yaşlarda hayatımda ağırlıklı yer edindi diyebilirim. Okullardaki çalışmalar dışında çeşitli derneklerde dans ettim. 2000-2005 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nde (BÜFK), 2005-2010 yılları arasında Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nda (BGST) dans ettim. Flamenko, müzik olarak kulağımda aslında ortaokul yıllarından beri vardı, ama dansı ile tanışmam teknolojinin ve internetin gelişmesiyle 2005 sonrasına denk geliyor. O zamandan beri de hayatımda çok önemli bir yeri var flamenkonun.

• Flamenkoyu nasıl tanımlarsınız?

Hayatta yaşadığımız bütün duyguların flamenkoda karşılığı var ve bunun içinde neşe, aşk, ironi… vb. de var. Benim için flamenko, insanın, hayatta durduğu yerden en samimi ve dürüst haykırışıdır; hayata dair, insana dair ne varsa hepsini kapsar. İyi, kötü, acı, tatlı, yaşadığı, yaşamadığı, hissettiği, karşı olduğu, savunduğu, eleştirdiği her şeyin dürüstçe ve açıkça yapılan anlatısıdır.  Bunun içinde de herkes kendinden bir şeyler mutlaka bulur gibime geliyor. Dans da bütün bu söylemi, haykırışı destekleyen ve bütünleyen bir alan.

“BİRÇOK YAZAR, AKADEMİSYEN, FELSEFECİ HAYATTAKİ DURUŞUMU ETKİLİYOR”

• Çalışmalarınızı yaparken ne tür referanslar ya da hangi sanatçılar sizi etkiliyor?

Flamenko alanında da Manuel Linan, Rocio Molino, La Lupi, Marco Flores… Burada daha ismini sayamadığım ama sanat anlayışlarına ve yaptıkları işlere bayıldığım isimler var.

Öte yandan, Simone de Beauvoir, Virginia Woolf, Judith Butler, Cynthia Enloe, Cynthia Cockburn, Pınar Selek, Vandana Shiva,  Foucault, Sartre, Edward Said, Jacques Derrida, John Berger… ve burada daha aklıma gelmeyen bir sürü yazar, akademisyen, felsefeci, sosyologların eserleri, yazıları genel olarak hayattaki duruşumu etkiliyor ve bu da hayatta yarattığım ve yaratmaya çalıştığım bütün değerlere de yansıyor.

Sanatsal olarak da birçok isim var tabii, Pina Bausch ya da Çıplak Ayaklar gibi. Ya da güncel olarak çağdaş dans çalışmaları yapan çok da farklı kimlikleri bünyesinde barındıran sanat grupları var. Sanata yaklaşımlarını ve sanatsal üretimlerini çok seviyorum ve zevkle takip ediyorum. Son dönemde de birçok farklı alanda çok güzel çalışmalar yapıldığını da görüyoruz hepimiz. Belki isimleri henüz aklımızda yer etmedi ama yapılanlar kesinlikle görülüyor. Alternatif sahneler, yapılar çoğaldıkça bizim de keyfimiz katlanarak artıyor.

“SANAT EN GÜÇLÜ İFADE BİÇİMLERİNDEN BİRİ”

• Ülke gündemi, sanatınızı etkiliyor mu?

Etkilemez mi! Bir insanın siyaseti onun hayattaki tavrıdır bana göre. Dolayısıyla yarattığımız her değere yansır. Söylemlerimize, eylemlerimize bizi anlatan, ifade eden her şeye yansır. Bu yansımalar yaşadığımız coğrafyadan bağımsız olabilir mi emin değilim. İnsanlık adına, insan olarak farklı coğrafyalarda yaşadığımız ve sahiplenebileceğimiz o kadar çok ortak acılarımız, isyanlarımız, sevinçlerimiz var ki… Sanat da en güçlü ifade biçimlerinden biri. 

• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?

Aslında o kadar çok ki ama neyi ne zaman nasıl yapacağım henüz çok net değil. Öncelikle eril tahakkümü hedefimize koyduk tabii ki. Sonrasında göç ve göçmenlikle ilgili yapmak istediğim bir proje var. Bütün bunları Özge Yılmaz’a da anlatıyorum ve benimle aynı heyecanı paylaşıyor ve bu çok değerli. Ortak noktalarda buluşabilmek birlikte çalışmayı çok verimli hale getiriyor çünkü. Şarkıları söylemesi eminim bütün fikirleri ve çıkan işi çok başka yerlere götürecek.

Kaynak: Makbule AKGÜL