Ankara’nın çehresi giderek değişiyor…
Eskiden sıklıkla rastlanılan gecekondular, giderek yok oluyor…
Daha doğrusu çoğu kerpiçten yapılan o tek katlı sağlıksız evler, kentsel dönüşüm çalışmaları sayesinde yerlerini modern binalara terk ediyor.
Yaşamın bir parçası haline gelen pek çok araçgereç de dönüşüm sayesinde yerini modern teknolojinin sunduğu yeniliklere bırakıyor.
Örneğin kış mevsimlerinin gediklisi sobalar…
Bazı semtlerde devam eden kullanımlar dışında yerlerini kaloriferlere bırakarak çoktan tedavülden kalktı.
Ulus Hali’nin karşısında yer alan Sobacılar Çarşısı’ndaki ürünlerin çoğunun müşterilerini, evlerinin bir köşesinde nostaljik dekor oluşturma amaçlı alım yapan varlıklı kesimler oluşturuyor.
Değişim rüzgarı mı demek doğru olur, ya da fırtınası mı?
Bilgisayarlar, cep telefonları, teknolojinin sunduğu diğer olanaklar, modern ulaşım araçları, yollar, Binalar…
Saymakla bitmez…
Başkentin çehresi de giderek değişiyor ama değişen yalnızca kentin çehresi ve alışkanlıklar değil…
Toplum katmanlarına yönelik, durum değerlendirmelerinin de zengin-fakir ölçeğinde farklılık gösterdiği belirtiliyor.
Bu farklılığı ortaya koyan bazı düşünce ürünleri de var.
Araştırmışlar, mizah penceresinden bakıp belirlemişler, üstelik üşenmeyip örneklemişler.
İşte, birkaç örnek:
“Fakirler çekişmeli boşanır, zenginler anlaşmalı
Fakirler ölür, zenginler yaşama veda eder.
Fakirler, yıkanır, zenginler duş alır.
Fakirinki ırsi olur, zengininki genetik.
Fakirler hamama gider, zenginler spaya
Fakire dava açılır, zengin hakkında iddianame düzenlenir.
Fakirler basur olur, zenginler hemoroid.’’
Gülüp geçmek de var, Doğru valla deyip kabullenmek de…
Karar sizin…