Ergenekon davası, siyasi tarihimizdeki en unutulmaz yargılamalardan biri olarak sona erdi... Tüm sanıklar böyle bir örgüt olmadığı gerekçesiyle beraat etti...

Davaya tartışmalı bir şekilde eklenen Danıştay cinayeti sanıkları Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı...

Ergenekon sanıklarından yalnızca Oktay Yıldırım ile Mehmet Demirtaş 'tehlikeli madde bulundurmaktan' 3 yıl 4 ay hapis cezası aldı.

***

Başka bir deyişle, Ergenekon davası nasıl garip bir şekilde başladıysa öyle garip bir şekilde sonuçlandı...

Çünkü davada müebbed hapse mahkum edilen Danıştay cinayeti sanıklarının Ergenekon davasında yargılananlarla dünya görüşleri açısından en küçük bir bir ilişkisi olmadığı daha en başından çok açıktı...

Dava başlangıçta ayrı açılmış, daha sonra 'Ergenekon örgütünü' silahlı ve kanlı bir örgüt gibi göstermek amacıyla bu davaya 'yamanmış'tı.

***

'Tehlikeli madde bulundurmaktan' mahkum edilen sanıkların durumu ise daha da ilginçti...

Hatırlanacağı üzere Ergenekon operasyonları, 12 Haziran 2007'de Ümraniye'deki bir evde bulunduğu iddia edilen el bombalarıyla başlamış, fakat sözü edilen bombaların gecekonduda bulunduğu ana ilişkin kamera kayıtları ve görgü tanıkları ortaya çıkmamıştı...

Silahlı Kuvvetler'deki uzmanlar el bombalarını incelemek üzere istemesine rağmen, daha sonra FETÖcü olarak tutuklanan emniyet mensupları tarafından bombalar incelemeye fırsat verilmeden imha edilmişti...

Bombalarla ilgili tutanağın tutulması sırasında görevli polislerin hakimleri inandırmak için nasıl tutanak tutmaları gerektiğine ilişkin tartışmaları da kendi aldıkları kayıtlara geçmişti...

Sonuçta bu olayla başlatılan dava beraatla sonuçlanırken sanıklara 'tehlikeli madde bulundurmaktan' ceza verildi!

***

Davanın iddianamesinde 'Ergenekon terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı silahlı isyana tahrik ettiği gibi, cebir şiddet kullanmak sureti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüste bulunduğu, amaçlarına ulaşmak için kontrolü altında bulunan medya ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkede kaos ve iç çatışma ortamı oluşturmaya çalıştıkları, oluşacak gerginlik ortamından faydalanarak, görevde bulunan hükümetleri çalışamaz hale getirip, nihai olarak ordu içerisinde kendilerine destek vereceklerini umdukları askeri şahısların yardımı ile yönetimi değiştirmek amacıyla hükümeti yıkmaya teşebbüs ettikleri (...)' iddia edilmişti...

Ne var ki, davayı kurgulayan FETÖ'nün o iddianamedeki bütün suçları aslında kendisinin işlediği ortaya çıktı.

***

Dava, bulunduğu iddia edilen bir kaç el bombasına dayandırılarak 2007 yılında açılmıştı...

Ancak davanın özelliği 'ucunun açık' olmasıydı... Nitekim daha sonra İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası, Şile Kazıları, İnternet Andıcı Davası, İlker Başbuğ Davası, Danıştay Saldırısı Davası, Cumhuriyet Gazetesi Molotof Davası başta olmak üzere 20 civarında iddianame Ergenekon davasıyla birleştirilerek bir 'hayalet' yaratıldı...

Bu arada 'Balyoz davası' gibi başka davalar da açılarak TSK'nın davacıların istediği yönde şekillendirilmesi sağlandı.

***

Davanın hedef aldığı bir diğer önemli kurum ise bizzat yargıydı...

Yargılamayı yürütenler tüm iddialarını 'gizli tanıklara' ve 'sahte delillere' dayandırmışlardı... Bu kurgu sonunda çöktü ve yargılayanlar FETÖ davasında yargılananlara dönüştüler...

Ama hem yargıda hem de yargılanan insanların yaşamlarında açılan derin yaralar sarılamadı.

***

Hatırlayalım:

Ergenekon davası ve ona paralel olarak açılan Balyoz Davası ve Odatv davaları sürecinde İlhan Selçuk, Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Uçkun Geray, Ali Tatar, Erhan Göksel, Arif Doğan, Emcet Olcaytu, Fatih Derdiyok, Hüseyin Görüm, Mehmet Koral, Münir Kemal Yavuz, Salih Kunter, Sami Hoştan, Ünal İnanç, Kaşif Kozinoğlu, Murat Özenalp, Cem Aziz Çakmak, Muzaffer Tekin, Doğan Yurdakul, Mümtaz İdil, Engin Aydın gibi bir çok değerli insan yaşamlarını yitirdi...

Peki, yaşanan tüm bu acıların sebebi neydi ve o yaralar sarıldı mı?

(Devam edecek)