Türkiye'de derinleşen kriz ortamında neden dolar istif edildiğini anlamaya çalışmak ilk bakışta insana 'beyhude bir çaba' olarak gelebilir...

Çünkü insanların ellerindeki yerli paranın her geçen gün 'dünya parası' olan dolar karşısında değer kaybettiğini herkes görmektedir...

Bu gerçeği gören insanlar da doğal olarak ellerindeki yerli parayı satarak dolara çevirmekte, ellerine geçen dolarları yastık altında ya da bankalarda 'istif etmektedir'!

***

Ne var ki, eğer bu saptamayla yetinilirse, konunun nedenleri üzerinde değil sonuçları üzerinde durulmuş olur...

Neticede olayın temelinde yatan nedenler açık ve doğru bir biçimde saptanamaz ve olay basit bir 'istifçilik' olarak görülür...

O zaman da stokçulara, istifçilere karşı savaş açılarak olayın çözülebileceği yanlışına düşülür.

***

Önceki yazımızda 'Marx'ın Değeri, çağdaş kapitalizm için ekonomi politik' adlı bir kitap yazmış olan ekonomist Alfredo Saad Filho'nun, doların bir 'dünya parası' olmasına dikkat çektikten sonra bu paranın istiflenmesinin 'öngörülemeyen masrafları karşılamak, bağlı sermayeyi muhafaza etmek ve aktarmak, çıktıyı artırmak, kar paylarını ödemek ve fiyat dalgalanmalarını göğüslemek için rezervler oluşturmak' gibi işlevlere cevap verdiği açıklamasını yaptığını görmüştük...

Nitekim, 'yerli para' olan Türk Lirasının 'dünya parası' olan dolar karşısında durdurulamaz bir biçimde değer kaybettiği günümüz koşullarında, yatırımcılar yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı ellerindeki malları ve ürünleri harcadıkları takdirde bunu yerine koymak için çok kısa bir zaman aralığında daha fazla para ödemek zorunda kalacakları gerçeğini görmekte, bu nedenle portföylerinde TL yerine dolar bulundururken, depolarında mal ve malzemeyi stoklamayı tercih etmektedir...

Bunun için onları 'spekülatörlük' ve 'ahlaksızlık' gibi kavramlarla suçlamak (içlerinde gerçekten öyle olanlar olsa bile), sistemin mantığını anlamamak olur. Çünkü o sistem, 'spekülatörlük', 'kara borsacılık' ya da 'ahlaksızlık' gibi kavramlardan çok kapitalist sistemin işleyişini belirleyen ticari, sınai yasalar ve 'kar/zarar' gibi somut olgular üzerine kurulmuştur.

***

Dolayısıyla, yapılması gereken, 'yastık altındaki dövizleri çıkarın' ya da bankalardaki hesaplarınızdan şu kadar milyon doları bozdurun' gibi 'öğütler' vermek yerine, dolar istiflemeyi 'rasyonel' bir davranış haline getiren koşulları anlamak ve onları ortadan kaldırmaktır...

Sözünü ettiğimiz koşullardan biri 'faiz hadleri'dir...

Bu köşede bir süre önce 'Faiz Tartışması Üzerine' başlığıyla yayınlanan bir yazı dizisinde bu konu ile dolar istifleme olayı arasındaki ilişki üzerinde durmuştuk.

***

Olayın bir diğer yönü, enflasyon meselesidir...

Gerek faiz, gerekse enflasyon, tarihin derinliklerinden gelen ve kapitalizm-öncesi ekonomik sistemlerde de zaman zaman yaygın olarak ortaya çıkmış olan ekonomik olgulardır. O zamanlar basit toplumsal ilişkilerle açıklanabilecek bu olgular, kapitalizm döneminde küresel ticaret ağlarının kurulması ve bir 'küresel ekonomi sistemi'nin ortaya çıkmasıyla çok karmaşık bir hal almışlardır...

O nedenle faiz ile enflasyon arasında basit bir 'sebep-sonuç bağlantısı' kurarak bu karmaşık meseleyi çözmek mümkün değildir.

***

Bir örnek verirsek, ekonomik sorunları' faizin kötülüğüne' bağlayabilir ve 'faiz neden enflasyon sonuçtur' diyebilirsiniz; ama faizleri düşürerek enflasyonun üstesinden gelmeye çalıştığınızda dünyanın en yüksek faiz oranlarıyla borçlanmak zorunda kalabilirsiniz...

Dahası, ihtiyaç duyduğunuz parayı, bu yüksek faiz oranlarıyla bile bulamayabilir, ekonomik yaşamın bir durgunluk içine girdiğini ama bu arada beklenenin aksine enflasyonun alıp başını gittiğini görebilirsiniz...

Bunun örneği, 'durgunluk' (stagnation) ile 'enflasyon' (inflation) sözcüklerinin bileşimiyle 'stagflasyon' olarak ifade edilen ekonomik durumdur.

***

Girişimcileri 'dolar istiflemeye' yönelten bir başka neden de bütçe ve dış ticaret açıklarıdır...

Bir ülkede iç kaynaklarla bütçenizi, ihracat gelirlerinizle ithalatınızı denkleştiremiyorsanız, 'zincirleme reaksiyon' biçiminde bir dizi ekonomik olayı tetiklemiş olursunuz...

Bir sonraki yazımızda bu konu üzerinde duracağız.

(Devam edecek)