Bölgemizde Gazze ve Ukrayna başta olmak üzere çatışmalar şiddetlenirken Türkiye’nin ne yöne gideceği sorusuna cevap aradığımız yazılarımızın sonuncusunda ana muhalefet partisi CHP Genel başkanının Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ile buluşma talebini değerlendirmiş...

AKP’nin, Anayasa’da bugüne kadar yaptıklarından daha köklü bir değişiklik yapmayı planladığını, bunun için de ana muhalefet partisinin desteğine ihtiyacı olduğunu hatırlatmış...

Ve eğer CHP ve onun genel başkanı da gerçekten böyle bir ihtiyacın olduğunu düşünüyor ve AKP ile ortak bir zeminde hareket ederek bu tür bir değişiklik yapma niyeti taşıyorsa, o zaman böyle bir buluşmanın anlamlı ve önemli bir hale geleceğini, ama iktidarın Anayasa Mahkemesi kararlarını hedef aldığı bir dönemde, özellikle de son olarak 1 Mayıs kutlamasının Taksim’de yapılması konusunda Anayasa Mahkemesinin açık hükmüne rağmen bu kutlamaya izin verilmemişse bunun siyasi açıdan doğru olmayacağını söylemiştik.

***

Nitekim, öyle olmuştur...

1 Mayıs Bayramı ile özdeşleşmiş İstanbul Taksim Meydanında CHP genel başkanının da katılacağını açıkladığı kutlama yapılamamış, o gün İstanbul’da bir bayram havasından çok sıkıyönetim havası esmiş, yollar kapatılmış, yüzlerce insan gözaltına alınmıştır...

Unutmayalım ki, Taksim Meydanı Türkiye’de 1 Mayıs günü ile özdeşleşmiş olmanın yanı sıra her zaman ülkedeki siyasi havayı da yansıtmıştır.

***

Bu yasak, Türkiye’yi kuşatan yasaklar zincirinin önemli bir halkasıdır...

Hatırlanacağı üzere ülkemizde 1 Mayıs yasağı uzun yıllardan sonra 1976 yılında DİSK öncülüğünde yüz bini aşkın kişinin Taksim Meydanı’nda yaptığı kutlama ile fiilen kırılmıştı...

Bu kırılmayı mümkün kılan şey o dönemde işçi ve emekçi hareketindeki gelişmelerin yasaklar yoluyla engellenemeyecek kadar büyümüş olmasıydı.

***

1970’li yıllar, 12 Mart cuntacılarının ifadesiyle “sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi geçtiği”, emekçilerin iş, ekmek ve hürriyet mücadelesinin yükseldiği yıllardı...

O yıllarda bu gelişmeyi durdurmak için bir dizi provokasyon tezgahlanmıştı...

Tezgahlanan provokasyonlar zincirinin en büyüklerinden biri 1 Mayıs 1977 Taksim meydanındaki katliamdı.

***

Emekçiler, bu provokatif olayın yol açtığı yaralara karşın Taksim Meydanında kutlama geleneğini sürdürdüler...

Ancak 12 Eylül askeri darbesinden sonra 1 Mayıs bayram olmaktan çıkarıldı ve kutlamalar yasaklandı.

Uzun bir aradan sonra 2011 ve 2012 yıllarında 1 Mayıs kutlamaları tekrar yasal hale getirilerek Taksim Meydanına döndüğünde, bu olay AKP’nin “demokratikleşme” kampanyasının bir parçası olarak gösterildi ve hükümet yanlısı medya “bir tabunun yıkıldığını” ilan etti.

***

Ancak kısa zamanda meselenin o zaman göründüğü kadar “basit” olmadığı ortaya çıktı...

2013 yılının başlarında, 1 Mayıs’tan yaklaşık dört ay önce Hükümet, Taksim’deki Gezi Parkı’nın kaldırılması, meydanın 1 Mayıs kutlamalarına kapatılması ve eskiden alandaki parkın yerinde bulunan Topçu Kışlası modelinde bir binanın yeniden yapılması kararını aldı...

Bu karar Türkiye tarihinin en uzun ve en geniş kapsamlı direnişi olan ve bir çok kente yayılan Gezi Direnişinin başlamasına yol açtı. Taksim Meydanı da bu direnişin merkezi oldu.

***

Geçtiğimiz yıl Taksim Meydanının 1 Mayıs kutlamalarına kapatılması kararına karşı DİSK ve KESK yargı yoluna başvurmuş, yargı yollarının tüketilmesi üzerine dava Anayasa Mahkemesine götürülmüştü...

Anayasa Mahkemesi, meydanın 1 Mayıs kutlamalarına kapatılmasını "Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının engellenmesi" olarak değerlendirdi ve Anayasaya aykırı buldu...

Kararın gerekçesi şöyleydi: “İşçi ve sendika kültürünün yapı taşlarından biri olan Taksim Meydanı yalnızca 1 Mayıs günü orada olanların dayanışmasının değil, aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir. Bu durumda kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı'nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için burada bulunma hakkı vardır. 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı ile özdeşleşmesi nedeniyle anılan mekanın sınırlanması aktarılmak istenen düşüncenin de sınırlanmasına neden olmaktadır."
(Devam edecek)